Çağdaş sanattan tam olarak neyi anladığınıza bağlı bu biraz...
Geleneksel sanatın da, çağdaş sanatın da birbirine kıyasla daha iyi, daha kötü, avantajlı ya da dezavantajlı tarafları var. Birçok insan da bu taraflara, kendi penceresinden yaklaşıp olan biteni kendince yorumlayıp yargılıyor. Bireysel çıkarımını yapıyor. Bu birçok açıdan gayet güzel bir şey ama zırvalıklara da çok daha fazla olanak veren ve alan açan bir yaklaşım biçimi. Ve bu kıyas da zaten geleneksel sanatla modern sanatın ayrım noktası. Bir anlamda demokratik bir yaklaşım. Politik bir atmosfer ya da bir kavram olarak demokrasi iyidir ama sanat ya da bilim gibi disiplinleri demokratikleştirmek genellikle iyi sonuç vermez. "Bence dünya düz" diyen tiplere de katlanmak zorunda kalırsınız.
Bu noktada da geleneksel sanatla modern sanatın kabaca tanımını ve birbirlerinden ayrıldığı noktayı da belirtmek lazım. Çünkü geniş kitleler geleneksel ya da çağdaş sanatın ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyor aslında. Geleneksel sanat kısa söylem ile doğanın taklit edilmesidir. Sanatçı, yeteneğini ve becerisini elindeki malzemelerin üzerinde kullanır ve ortaya çıkardığı esere döker. Bu eser doğanın ne kadar iyi bir taklidi ise, sanatçı doğayı ne kadar doğru ve iyi gözlemlemiş ve eserinde resmettiklerini doğadaki aslına ne kadar yakın yaratmış ise o kadar başarılıdır. Da Vinci'nin Mona Lisa'sının yüzündeki gülümsemenin inceliği ya da Bernini'nin Pluto and Persephone heykelindeki elin bacağı tam olarak tutma dokunuşunun duygusu geleneksel sanatın zirve örnekleridir örneğin. Doğadaki aslın tam bir benzeri. Duygusu da dahil olmak üzere. Ama bu geleneksel sanatın kötü ya da eksik tarafı şudur: Sanatçının, eserine aktardıkları ile ilgili fikri ve bakışı önemsizdir. Geleneksel sanatta sanatçının, eserine yorumunu değil sadece becerisini ve yeteneğini aktarmasına izin verilir. Bireysellik, yorum, fikir, bakış açısı diye bir şey yoktur ya da çok ölçülü ve azdır.
Modern Sanatta ise işler değişmiştir ve tam tersine dönmüştür. Romantizm ya da empresyonizm akımı ile başladığı kabul edilen Modern Sanat, sanatçının, kendi bakışını, fikrini, yorumunu eserine katması esasına dayanır. Picasso'nun Kübizminden tutun da Monet'nin empresyonizmine, Munch'un ekspresyonizminden Dali'nin Sürrealizmine, Van Gogh'un post izlenimciliğine hatta Warhol'un Pop-art'ına kadar tüm örneklerin ortak noktası, gerçek dünyanın esnetilmesi, çarpıtılması, aslına benzerlikten çıkması (kimine göre "kurtulması") ve sanatının, dünyayı gerçek ve olduğu halde değil, kendi bakışındaki, hayalindeki ve yorumundaki gibi resmetmesine izin verilmesidir.
Şimdi bu açıklamanın (ya da başka özetlerin) doğrultusunda çağdaş sanata, bir olgu, bir yaklaşım biçimi, sanatsal bir perspektif olarak saçmalık diyebilir miyiz? Dersek saçmalamış oluruz. Ama modern sanatın "sanatçının dünyayı olduğu gibi değil, kendi istediği gibi" resmetmesine izin verme özgürlüğü, tonlarca saçmalığa da (Dünya düzdür'e benzer biçimde) alan açılması anlamına da gelmemiş midir? Elbette gelmiştir. Örnek vermeyeceğim, bu konudaki fikirler çok değişken olabilir çünkü... Hadi vereyim, bir an cesaret geldi: Marcel Duchamp'ın pisuvarı... Zaten modern sanat eleştirilirken ilk akla gelen örneklerden biri budur sanırım. Duchamp çok önemli bir teoristyen ve sanatçı olsa da o pisuvar gerçekten... Off. :)
Özetle, modern sanat tamamen saçmalıktan ibaret değildir çünkü modern sanatın sanat tarihine kazandırdığı yaklaşım biçimi, ortaya eşsiz eserler çıkmasına olanak vermiştir. Eğer bu akım kapsamında hiç değerli örnekle karşılaşmamış olsaydık "tamamen saçmalık" demek mümkün olabilirdi belki ama bu şartlarda... Van Gogh çarpar adamı... :) Ama dediğim gibi, bu yaklaşımın kötü tarafları da ve sanata kaybettirdiği bazı şeyler de yok değil.
Bant muz meselesi ise karışık. Kısaca şöyle özetleyeyim: Modern sanatçılar, bu bahsettiğim "ben doğayı istediğim gibi esnetirim"ciliği birçok örnekte abarttıkları için eleştirmenler ve sanatseverler modern sanatçılara çoğu zaman fazla acımasız eleştiriler yöneltmiştir. Bu aşamadan sonra da neyin iyi/kötü, neyin değerli/değersiz olduğu tartışması sonu gelmez bir hal almıştır. Ve bunun ötesinde de sanat galerileri ve küratörler de sanatı yönlendiren ve hatta biçimlendiren bir konuma geldikten sonra artık sanatçılar, üretimlerin takip edilemez miktara ulaşması ile bayağı bir arka plana düşmüştür. Bant muz, kendi başına fiziki olarak elbette bir eser teşkil etmez ama ardındaki anlam, sanat dünyasının, eleştirmenliğin, küratörlüğün, modern sanatın ortaya çıkardığı tartışmaların ve değişken fikirlerin vardığı noktayı temsil etmesi açısından düşündürücü bir örnektir. "Ben sanat dünyasınca ve küratörler tarafından kabul görmüş bir sanatçıyım, istersem bu kadar saçma bir şeyi bile sergiletir ve sanat diye yuttururum" gibi bir anlam taşır. Yani, benim anladığım bu... Siz belki başka bir şey anlarsınız. Modern Sanat zaten böyle bir şey... Elinize bir tabak, bıçak ve krema alıp esere doğru ilerlemenizde hiç bir sakınca yok. :)