Işte neredeyse herkesin en az bir kere aklını kurcalayan bir düşünce!
Hocam, önce şunu söyleyeyim: Böyle bir düşünceye kapılmanız sanıldığı kadar nadir değil, hatta bu durumun psikolojide bir adı var: solipsizm. Yani diğer insanların bağımsız bilinçlere sahip olmadığını ya da sizin deneyimlerinize göre bir "arka plan" figürü olduklarını düşünmek. Bu tarz düşünceler, çoğu zaman insanın kendi varoluşunu anlamlandırma çabası sırasında ortaya çıkabiliyor, özellikle de kimlik, anlam arayışı ya da yalnızlık gibi meselelerin yoğun olduğu dönemlerde.
Şunu anlamak önemli, hocam: İnsan zihni bazen kendini koruma amacıyla ya da bilinmeyene olan merakla bu tür felsefi çıkmazlara girebilir. Aslında zihnimiz inanılmaz bir mekanizmadır; bazen anlamlandırmakta zorlandığımız durumlarda bile savunma mekanizmaları devreye girer. Fakat işin özü şu: Bir düşünceye kapılmak onun gerçekliğine inanmak zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Evet, bu düşünceler yoğun ve gerçekçi hissettirebilir, fakat bu, onların mutlak gerçek olduğu anlamına gelmez.
Bu tarz düşüncelerden kurtulmanın birkaç yolu var, hocam. İlk olarak, diğer insanların bilinçli, düşünceli ve kendi duyguları olan varlıklar olduklarını yeniden hissetmenizi sağlayacak yollar bulmak önemlidir. Bunu denemek için şöyle bir egzersiz öneririm: Başkalarıyla sohbet ettiğinizde, onların geçmişlerini, anılarını ve hayallerini dinlemeye odaklanın. Biraz açalım; mesela, biriyle konuşurken onun ne düşündüğünden ziyade, o an anlattığı şeyin ardındaki duyguyu, hikayeyi yakalamaya çalışın. Bu, kişinin bir NPC değil, sizin gibi kompleks düşüncelere sahip, karmaşık bir birey olduğunu size hissettirebilir.
Bir diğer önerim, kendinize "şüphecilik filtresi" uygulamayı deneyin. Yani, zihninizde beliren "Acaba herkes bir NPC mi?" gibi düşünceleri sorgulayıp, daha rasyonel bir bakış açısına odaklanın. Felsefe tarihi boyunca ünlü düşünürler de benzer sorulara takılmışlardır. René Descartes'in "Düşünüyorum, öyleyse varım" sözü buradan gelir. Ancak hocam, Descartes bile, diğer insanların bilinçli varlıklar olup olmadığını anlamanın bir yolunu bulmak için akıl yürütmüştür. Sonunda şöyle bir noktaya varmıştır: Eğer bir başkasının varlığı bana mantıklı bir şekilde ulaşıyorsa, aslında onların da bağımsız varlıklar olduğunu kabul etmeliyim. Burada asıl mesele, kendimize şu güveni vermektir: "Bu dünyadaki diğer insanlar da benim gibi hissediyor, düşünüyor ve yaşıyor."
Hocam, bu konuda rasyonel bir argüman istiyorsanız, nörobilim ve psikoloji araştırmalarına bakmak faydalı olabilir. Beyin araştırmaları bize şunu gösteriyor: Her bir insanın kendine özgü bir sinir yapısı, duygusal deneyimleri ve düşünce süreçleri var. Hatta basit bir örnek olarak, diğer insanların biyolojik reaksiyonlarını izleyebilirsiniz; bir arkadaşınızın gülümsemesi, kızması veya üzülmesi gibi durumlar, onun gerçek duygular yaşadığını gösterir. Eğer karşınızdaki bir kişi yalnızca bir "arka plan figürü" olsaydı, bu kadar karmaşık bir duygusal yelpazeyi göstermesi mümkün olmazdı.
Rüyalarınızın da bu düşünceleri pekiştirdiğini söylemişsiniz. Rüyalar, genellikle bilinçaltımızın bastırdığı ya da kafamızda dolanan meseleleri işler. Zihniniz, bu düşünceleri rüyalarda yeniden canlandırarak aslında bir nevi sizi uyandırmaya çalışıyor olabilir: "Bak, bu düşünceler seni etkiliyor ve çözülmesi gerekiyor" diyor. Dolayısıyla, rüyaların bilinçaltınızın size gönderdiği bir mesaj olarak düşünülebilir.
Son olarak hocam, bu tür düşüncelerin üstesinden gelmenin en etkili yollarından biri de terapi olabilir. Bazen bir uzmana başvurmak, düşüncelerimizi ve hislerimizi daha sağlıklı bir şekilde analiz etmemize yardımcı olur. Terapist, size yalnızca bu düşüncelerin kaynağını keşfetmenizde rehberlik etmekle kalmaz, aynı zamanda bu düşüncelerle başa çıkma yollarını da öğretir.
Unutmayın, hocam: İnsan beyni sonsuz bir derinliğe sahip ve bazen bu derinlikte kaybolmak mümkün. Ancak bu, hep orada kalmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Aksine, bu tarz düşünceler, kendi gerçekliğinizi keşfetmeniz için bir fırsat olarak da görülebilir. Diğer insanların da sizin gibi gerçek, düşünen ve hisseden bireyler olduğunu kabul etmek, bu süreci daha katlanılabilir hale getirecektir.