Mekaniklik Çürütür!
Everenden evrime, en küçük yapı taşına kadar her şeyin sürekli hareket halinde devindiği bir yerde mekaniklik tüketir.
Çağımız, kapitalist ekonomik ve siyasi yapı itibarı ile ve ne yazık ki bizleri metalaştırdığı (nesneleşme), yani bizlere makinenin birer dişlisi misali bir yaşamı dayattığı için mekanikleşiyoruz.
Haliyle her gün her şey aynıymış gibi olunca da bir müddet sonra her şey anlamsızlaşıyor. Ancak buna direnebiliriz. Kendimize küçük küçük ve farklı hedefler, uğraşlar bulabilir ve bu yabancılaşıp nesneleşme çarkını kırabiliriz.
Örnek mi: Evimizde oturduğumuz koltuğu, sandalyeyi, evimize veya iş yerimize her gün gittiğimiz yolu arada bir değiştirsek bile, hayatımızda bir şeylerin değiştiğini fark edeceğiz. Denersek ne kaybederiz.
Evet, ne yazık ki çoğu zaman bir şeylerin kıymeti ancak elimizden yitince anlaşılıyor. Geç, hep geç…Her şeye hep geç kalıyoruz. Belki de adımları biraz hızlandırmak lazım.
Emin olduğum şey şu: Sevgiden aşka, işten sanata, edebiyata, bilime, felsefeye, toplumsal ilişkilerden bireysel tercihlere değin hemen hemen her konuda ve istisnasız, üretimin olmadığı yerde her şey tüketilir.
Acı çekmeye gelince: Acı çekmek özgürlük değildir. Buna her ne kadar alıştırılmaya çalışılsak da alışmayalım. Sevgiyle…