"Sağduyumuzun ifade ettiği anlamda madde" olarak etrafımızda beş duyu organımız ile algıladığımız maddeyi anlıyorsak soruda bahsedilen çelişkiler ortaya çıkıyor. Aslında sorunun açıklama kısmında değinildiği gibi elimizde olan sadece küçük kütleli parçacıklar varmış gibi görünüyor. Bu parçacıkların farklı farklı şekillerde bir araya gelmesi ile duyu organlarımız ile algıladığımız madde karşımıza çıkıyor. Bu parçacıklar bir araya geliyor ve atomları oluşturuyor, atomlar bir araya geliyor ve molekülleri oluşturuyor, o moleküller devasa sayılarda ve farklı biçimlerde (katı, sıvı, gaz gibi) bir araya geliyor ve bizim algıladıklarımızı oluşturuyor. Madde dediğimiz işte bu. İçinde devasa boşluklar barındıran temel parçacıklar yığını.
Bu şekilde bakınca tablo gayet net gibi görünse de durum bundan biraz daha karışık. Verilen örnekte duvar ışığı geçirmiyor ama Wi-fi sinyalini geçiriyor. Cam görünür ışığı geçiriyor ama geçirmediği frekanslar da var! Tüm bunlar bizim günlük yaşamdaki algımızın beş duyu organımız trafından oluşturulması. Bu yeterli gelmediğinde laboratuvara gidip bir takım cihazlar aracılığı ile maddeye baktığınızda tablo değişiyor.
Bir başka nokta da şu: en temele parçacık değil de alanları koyduğunuzda farklı bir kurgu yapmış oluyorsunuz. Artık her şey parçacık değil de alanlar oluyor, foton olarak adlandırdığımız parçacıklar bir alandan türemiş oluyor vb. En temele alanları koyunca (ya da parçacık ya da alan herhangi birisi "temel" değildir her ikisi de birlikte vardır diye düşündüğünüzde), parçacıklardan oluşan madde içindeki boşluklar yerini uzayın alanlar tarafından doldurulmuş olmasına bırakıyor.