Genellikle tüketim için güvenli olduğu kabul edilen saf altından yapılan yenilebilir altın yemek, genellikle küçük miktarlarda güvenli kabul edilir. Yenilebilir altın genellikle bir yemeğe lüks ve abartılı bir dokunuş katmak için yiyecek ve içeceklerin üzerinde süsleme veya garnitür olarak kullanılır. Yenilebilir altın tüketildiğinde vücut tarafından sindirilmez ve emilmeden sindirim sisteminden geçer. Altın asil bir metal olduğu için biyolojik olarak etkisizdir ve insan vücuduyla reaksiyona girmez. Bu nedenle, az miktarda yenilebilir altın yemenin çoğu insan için sağlık üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi olması olası değildir. Bununla birlikte, herhangi bir maddenin aşırı tüketimi zararlı olabileceğinden, büyük miktarlarda yenilebilir altın tüketmek veya sık sık yemek potansiyel olarak sağlık sorunlarına yol açabilir. Bazı kişilerin yenilebilir altın ürünlerinde kullanılan altın veya diğer metallere alerjisi olabileceğini unutmamak önemlidir, bu nedenle bilinen alerjileriniz veya hassasiyetleriniz varsa dikkatli olmanız önerilir.[1]
E 175'in etkileri ve güvenliği ilk olarak 1975 yılında değerlendirilmiş ve yakın zamanda 2016 yılında EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi) tarafından metalin katkı maddesi veya gıda boyası olarak kullanımı yeniden değerlendirilmiştir.
EFSA, "gıdaların üzerinde veya içinde kullanılan altının toksisitesi, saflığı ve tam doğası hakkında veri eksikliğinden" bahsetmektedir. Bu nedenle, boşlukları doldurmak için, uygun bir şekilde, altın diş dolgularına baktılar. Altın diş hekimliğinde onlarca yıldır yaygın olarak kullanıldığından, vücut üzerindeki etkilerinin en kötü ihtimalle metale karşı aşırı hassasiyeti olanlarda kızarıklığa yol açtığını biliyoruz. Altın dolgusu olan kişilerin tükürük örneklerinde altın parçacıkları görülüyor, bu nedenle bu kişilerin bunları yuttuğunu ve herhangi bir zarara neden olmadığını varsaymak güvenli olacaktır. Yutulan altının bir başka uygulaması da tarih boyunca homeopatik olarak kullanılan ilaçların yanı sıra romatizma tedavisinde olduğu gibi farmasötik olarak da kullanılmasıdır. İkinci durumda altın, sülfür ve fosfor ile birlikte asıl ilaç için bir tür dağıtım sistemi olarak kullanılır ve bazı çalışmalar değerli metalin anti-enflamatuar yeteneklere sahip olduğunu göstermektedir. Altının yaratabileceği tek tehlike, laboratuvar deneylerinde doğrudan hücrelere enjekte edildiğinde hücrelere zarar verebileceği nanopartikül seviyesindedir. Ancak altın nanopartikülleri hücre zarını delemeyecek kadar büyük olduğundan bu tehdit neredeyse yok denecek kadar azdır. EFSA bulguları, Goldschlager gibi likörlerin içinde asılı altın nanopartiküller olabileceğini göstermektedir, ancak yine de bunlar insanlara pek bir şey yapabilecek gibi görünmemektedir.[2]
Kaynaklar
- Quora. Https://Www.quora.com/What-Happens-When-You-Eat-Edible-Gold. Alındığı Tarih: 21 Temmuz 2024. Alındığı Yer: Quora | Arşiv Bağlantısı
- Food & Wine. What Happens When You Eat Gold?. Alındığı Tarih: 21 Temmuz 2024. Alındığı Yer: Food & Wine | Arşiv Bağlantısı