Tavukların öncülleri Malezya ve Hindistan dolaylarında ormanlarda evcilleştirilmemiş sülüngillerden bazı uçucu kuşlar. Yerel halk bunları tutsak edip çiftleştirerek ilk tavuk ırklarını elde ediyor. Zamanla gemi ticareti vasıtasıyla Dünya'nın çeşitli bölgelerine yayılıyorlar. Insanlar iyi yumurta verenleri iyi yumurta verenlerle, ya da iyi et yapanları iyi et yapanlarla çiftleştirerek bunların verim yönünden seçilimini sağlıyor. 2. Dünya savaşı sonrasında azalan nüfus ve işgücüne karşı, ihtiyaç olan proteini efektif üretme yolu olarak bu endüstriyel tavukçuluk doğmaya başlıyor. 1960'ı yıllarda Amerika'da az sayıda kişiyle döndürülebilen, çok sayıda tavuğun yetiştirilebileceği, fazla hastalık bulaşmasın, kayıp olmasın diye kapalı sistemler oluşturuluyor. O zamanlarda hayvan refahı ile ilgili kanunlar veya bir talep de henüz yok zaten. Iş bir fabrika gibi işlemeye başlıyor ve nasıl daha çok yumurta, nasıl daha çok et üretebilirim mantığıyla et verimi veya yumurta yönünde çaprazlamalarla yeni yeni hatlar seçiliyor. Bunların genetiğiyle oynanmış diyemeyiz, bir gen mühendisliği yok ama sürekli yapay seçilim ve çaprazlamalar yoluyla normalde doğada olmayan sadece bu özel yaşam koşullarına adapte olmuş tavuklar yetiştiriliyor.
Günümüzde ortalama 40 gün içinde kesim yaşına gelen etlik piliçler bu 50 yılı aşkın nesiller boyu süren çalışmanın ürünü. Bunu hormonlu diye özetliyorlar ama ilk adım çaprazlamayla yapay seçilim.
Endüstriyel tavuk yetiştiriciliğinde yan sanayi olarak yem gelişiyor. Buğday ve mısırla başlayan ve bugün daha çok soyaya dönen yem hammadesine işleri hızlandırmak için vitamin, mineral katkısı, bazı amino asitler zamanla da artan sayıda supplement denilen maddeler ekleniyor. Bunların en başında gelen fitaz. Fitaz geviş getirenlerin işkembesinde yer alan bakterilerin ürettiği bir enzim. Bu enzim tavuklarda veya biz insanlar gibi tek midelilerde üretilmiyor. Ama endüstriyel tavuk yetiştiriciliğinde tavuk yemlerine bu enzim supplement yani ilave olarak ekleniyor ki tavuklar verilen yemden maksimum faydalanabilsin. Kendi biyolojilerinde olmayan bu ek enzimle yemlenen tavuklar da normal yemlemeden kat be kat fazla beslenmiş oluyor.
Sorun şu ki ABD'de bu işleri düzenleyen FDA (Food and Drug Administration) antibiyotiğin içinde bulunduğu ilaç ve etkin maddeler için yasa ve düzenlemeler getirirken bu supplementler için bir test, regülasyon vs. aramıyor. Bugün ABD'de meyva suyu, sodanın içinde dahi vitamin ve supplement var, insan veya hayvan farketmiyor. Bu supplementlerin de tavukların hızlı gelişimi ve hormonal mekanizmalarında etkisi var.
Antibiyotik/ilaç uygulaması ise kanunlara tabi. Bunu veteriner hekim reçete yazabilir ve hekim üzerinden tedarik edilir. Yani ya hastalık tanısı veya salgın riski olduğunda veteriner antibiyotik verebilir bu yasal olarak böyle, yasa dışı uygulamaları da olabiliyor tabi.
Yani yetiştiricinin hormon, antibiyotik verdim dediği aslında o supplement. Antibiyotik ancak salgın durumunda veterinerin vereceği şey. Veterinerler de bunu sık uygulamak zorunda kalabiliyor. 1000, 5000 veya 10000 hayvanın aynı çatı altında olduğu durumlarda salgın hastalık riskini almak çok zor. Ekonomik kayıp çok yüksek olur ve baskı yüksek. Bu yüzden antibiyotik tercihi sık olabiuor. yoğun antibiyotik kullanımı da bakterilerin antibiyotiğe direncini arttırıyor ve biz insanlar için büyük bir tehlike oluşturuyor.
Kaynaklar
- C. Haris. Tavuk Beslenmedinde Fitazın Yem Ilavesi Olarak Etkisi. (15 Şubat 2008). Alındığı Tarih: 27 Kasım 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı