Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Ömer Görür
Üye 6 gün önce 10 Cevap
22

Protestoların sınırı nedir, nasıl belirlenmelidir?

Örneğin eğer ki dünyanın/insanlığın geleceği için ufacık bir adımı tetikleyecekse, iklim aktivistlerinin bir sanat eserinin koruyucu kılıfını geçici boyayla boyaması makul kabul edilemez mi? Veya protestolar gürültü/çevre kirliliği, sosyal/ekonomik rahatsızlık veya trafik yaratabilir, ama amaç bir ülkenin geleceği/demokrasiyse mazur görülmemeli mi?
1,760 görüntülenme
Protestoların sınırı nedir, nasıl belirlenmelidir?
Protestoların sınırı nedir, nasıl belirlenmelidir?
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
10 Cevap
Sena Küçükkıvanç
Yazar&Editör 6 gün önce

Protestoların sınırı, her şeyden önce barışçıl yöntemlerin korunması ve başkalarının temel haklarına saygı gösterilmesiyle çizilir. Yani "Sanat eseri mi, iklim mi?" diye sorulduğunda, bir eylemin meşruiyeti salt amacın yüceliğiyle değil yönteminin ne kadar orantılı olduğuyla da değerlendirilir. Bazılarına göre eserlerin zarar görmesi asla kabul edilemezken, kimileri "Dünya yanıyorsa birkaç tablo değil milyonlarca can daha önemli" diye karşılık verir. İşte tüm bu açmazın içinde, protestonun sınırını belirlemek de her zaman dümdüz bir yol değil maalesef.

Geçmişte defalarca gördük ki toplumun dikkatini çeken eylemlerin bir kısmı, zamanında "yıkıcı" ya da "sınır aşırı" olarak damgalanmıştı. Mesela kadınların oy hakkı için yürüttüğü mücadelede -ki bugün normal karşılıyoruz- dönemin insanları "Bu kadınlar ortalığı birbirine katıyor, her şeyi mahvediyorlar" diye veryansın ediyordu. Zaman içinde bu eylemlerin pek çoğu, haklı bir direnişin sembolüne dönüştü. Demek ki dün kabul edilemez gördüğümüz, yarın hayranlık uyandıran bir kahramanlık öyküsü olabiliyor.

Peki sanat eserine zarar vermek iklim aktivizminde haklı bulunabilir mi? Argümana bakarsak, "Zarar vermiyoruz, sadece dikkat çekiyoruz" diyen de var, "Eserin camı var, aslında kendisi zarar görmüyor" diyen de… Öte yandan "Zarar vermek zarardır, sanat herkesin ortak mirasıdır" görüşü de güçlü şekilde savunuluyor. Öyle ya, insanları iklim krizine karşı uyandırmanın en iyi yolu müzede çerçeveleri yumruklamak mıdır? Yoksa başka bir yöntem mi bulmak lazım? Cevabı içinizi rahatlatacak şekilde verebilen henüz çıkmadı diye düşünüyorum.

Tüm Reklamları Kapat

Sokaklarda avaz avaz slogan atmanın bir sınırı olmalı mı? Elbette sabaha kadar uyutmayan bir protesto, gürültü kirliliği olarak komşunuzun ya da sizin burnundan getirebilir. Ama diğer yanda da diyorlar ki "Yıllarca sesimizi çıkarmadık, dinlemediler; şimdi bangır bangır bağırınca mı şikayet ediyorlar?" Bence problem bu iki dünyanın birbiriyle sürekli çatışıp orta yol bulamamasında saklı.

Zaten devletler, yerel yönetimler ve kolluk kuvvetleri tarafından çizilen yasal çerçeveler, bu "orta yolu" sağlama iddiasıyla ortaya çıkıyor. Fakat bazen görüyoruz ki; "kamu düzeni" veya "genel ahlak" gibi geniş kavramlar, hak arayan grupları sindirmek için de kullanılabiliyor. Protestonun hepten yasaklandığı dönemler, üniversitede bir kulüp etkinliğinin bile iptal edildiği zamanlar yaşadık: Bunların hangisi gerçekten toplum menfaatineydi, hangisi siyasi gücün dayatmasıydı? Bu sınırı, kim neye göre çekti? Geri dönüp bakınca cevabı net göremiyoruz.

Toplumsal hareketlerin başarısı, çoğunlukla kullandıkları yöntemin toplumun geniş kesimlerinde kabul görebilmesiyle doğru orantılı. Gürültü, kamu düzenini bozma, sanat eserine zarar verme gibi uç eylemler, amaç ne kadar ulvi olursa olsun, çoğu zaman sert tepkilerle karşılaşıyor. Yine de bazı dönemlerde böyle "sert" eylemler sayesinde radikal değişimler elde edildiğini de kabul etmek gerek. Belki de büyük mesele, protestonun nerede "amaç uğruna her yol mübah" anlayışına kaydığı ve nerede o sınırın aşıldığıdır.

181 görüntülenme
Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
23
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 5 gün önce

Haklılık, Meşruluk ve ona vesile olan karşı basıncın kendisi!

Bunun gibi meseleler, duygusal patlamalarla, ön yargı duvarlarının arkasına dayanarak veya haklı da olsa salt bir öfkenin güdümünde ele alınabilecek konular değildir.

Neticede biz toplumsal varlıklarız ve bir arada yaşamak zorundayız. Bu zorunluluk haliyle kural ve kaideleri de beraberinde getirir.

Tüm Reklamları Kapat

Buradaki temel çıkış noktamız; var olan kural ve kaidelerin toplumsal yaşamın çimentosu, onu geliştirip büyüten, ortak çıkara dayalı gelecek kurgusuna dayanan ve toplumsal refah, huzur ve mutluluğa vesile ve belki de en önemlisi, demokrasinin de temeli olan azınlığın haklarının güvencesi olup olmadığıdır.

Bunun literatürdeki adı hukuk felsefesidir ve tamamen bilimsel ilkeler üzerine inşa edilir.

Her ne kadar böyle olsa da ve tarihimiz boyunca egemenlik hep bu ilkeler üzerine inşa olmuş olsa da; egemenlerin bir müddet sonra bu felsefeyi ve ürünü olan toplumsal normları kendilerine yonttukları, iğdiş edip içini boşalttıkları ve sadece lehlerine ve egemenliklerinin zora dayalı devamına hizmet edecek şekilde yeniden kurgulayıp hayata geçirdikleri doğrudur.

İşte burada da modern hukuk bunun önlemini alma ve gerçek hukuk ile gerçek adaleti ikame edebilme adına nispeten egemeni bağlayıcı kaideler ikame etmeyi akıl etmiştir.

Tüm Reklamları Kapat

Özellikle iki emperyalist paylaşım savaşı sonrası ve özellikle ikincisine dayanak olan ve hayata düşman bir öğreti olan faşizmin literatürümüze girmesi sonrası, dünya ulusları, gerek Birleşmiş Milletler Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ve devamı protokoller ile gerekse bu yıkımı en çok yaşayan Avrupa nezdinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve devamı niteliğindeki ek protokoller ile yeniden, bu insan ve hak temelli normların ikamesi pekiştirilmiştir.

Bu modern normların üş aşamalı dayanakları da şu şekilde sıralanmıştır:

1. Yasallık

2. Hukukilik

3. Meşruluk

Dolayısı ile sadece protestolarda değil, yaşama dair her itirazda, hak talebinde ve karşı duruşta sınırı bu üç aşamalı silsile belirlemiştir ve belirlemektedir.

Bu aynı zamanda hedef için her yol mubahtır ve tek kaide menfaattir şeklindeki yoz, yabancılaşmış bir siyasetin de önüne geçen ve asgari müşterekler üzerinden toplumu bir arada tutan temel mekanizmadır.

Bu silsilenin ilki yasallık; o gün itibarı ile toplumun ortaklaştığı yazılı kurallara işaret eder. Ancak çoğu zaman egemen irade, tüm tarihsel süreçlerde ve özellikle Hitler Almanya’sında alenen gözlendiği üzere, gücü tekelleştirdiğinde, toplumun uzlaşısına ihtiyaç duymadan kendine yontan ve kendini temel kılan ilkeler ikame etmeye kalkar, kalkmıştır.

İşte bu nedenle hukukun felsefesini yaratanlar, bunu önleme adına yasallığı , onun yaratıcısı ve dayanağı olan hukukiliğe göre değerlendirmeyi salık verir ve esasında dayatır. Buna çoğu zaman içtihat adı verilir.

Ancak her şeye rağmen gerek yasallık gerekse üst bağlamı olan hukukilik, hem toplumsal gelişim seyrinin gerisinde hem de bir avuç gücün tekelinde bazen yaşam ile örtüşmeyebilir.

Tüm Reklamları Kapat

İşte burada da hareketi belirleyen şey, o toplumun yarattığı ve uzlaştığı ortak değer yargıları ile politik gelişimine denk gelen meşruluk adını alır. Bir diğer deyişle; kabul edilebilirlik…

Meşruluğun sınırını belirleyen şey; onu gerektiren süreçlerin seyrine bağlıdır. Bu bazen basit ve barışçıl bir itiraz olabileceği gibi bazen de buna mecbur eden nedenin ne denli gayrı meşru oluşuna bağlı olarak, direnme hakkı çerçevesinde ve bazen fiili bir karşı eylemliliğe kadar geniş bir yelpazede hayat bulabilir.

Özetle: Protesto veya başka bir hak arama yönteminde ilk sınır yasallıktır. Ancak yasallık hak arama özgürlüğünün önünde bir engele dönüşür ise ikincil aşama hukukiliktir.

Tüm Reklamları Kapat

Hukukilik de bazen evrensel hukukun dar yorumlanışı ve tercihen hatalı uygulanışı nedeni ile, esas olan “toplumun derdine derman olma” işlevini yerine getirmeyebilir. Burada geriye tek bir seçenek kalır: Meşruluk…

MEŞRULUĞUN EN ÖNEMLİ HAK ARAMA ARGÜMANI VE PRATİĞİ; HAKSIZLIK KARŞISINDA DİRENME HAKKIDIR. Bunun sınırını belirleyecek olan yegane şey de direnme hakkının kullanımına neden olan karşı ve haksız basıncın kendisi, şiddeti ve sürekliliğidir. Demokratik ülkelerde buna orantılılık deniyor.

Ancak ve kanımca; Halka, İnsanlığın ortak miras ( bilim, düşünce, sanat, edebiyat) alanlarına, doğaya, mahremiyete, muhatabı muğlaklaştırılmış, kontrolsüz ve amaçsız öfkeye dayanan hiçbir şey bu kapsamda ele alınamaz.

Buna rağmen daha önce temel hak ve özgürlüklerin sınırı ve kullanımı ile ilgili sorulara verdiğim yanıtlarda olduğu üzere, bir toplumu bir arada tutan en önemli şey, kural ve kaideleri ile özgürlüklerin sınırlarının katılığı ve keskinliği değil, aksine esnekliğidir ki buna hoşgörü adı verilir. Ve hoşgörü; zayıf ve mağdur olanın, olduğunu düşünenin değil , güçlü ve mağdur ettiği düşünülenin boynunadır. Sevgiyle…

10
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tayyip Durgunkaya
Öğrenci 4 gün önce

Protestoların sınırları protestoculara göre değilde protestonun yapıldığı kişi ve kurumların cevaplarına göre belirlenir.Daha detaylı açıklamak gerekirse protesto dediğimiz olgu aslında bir haksızlığa karşı hak arayışıdır.Örnekleri değerlendirelim iklim aktivistlerinin iklim farkındalık yaratmak için tablolara boya sürmesi Arabaların önüne yatıp trafik yaratması sorun teşkil eder mi?İklim aktivistlerin istediği hak daha temiz bir dünyada yaşama hatta gelecek nesillerin hala bu dünyada yaşayabilmesi hakkını savunuyorlar ve bunlar onların en doğal hakkı kimsenin buna engel olma hakkı yok ama kimi kurumlar kısa gün karları için bu hakları yok sayıyor doğal olarakta iklim aktivistlerinin haklarını arıyorlar ve ilgili kurumlara dilekçe yazıyorlar ama kurumlarda siyasetçilerin bir kısmı rüşvet aldığı için birşey yapmıyor kimisi uğraşmıyor E aktivistler de ee canım napalım bırakalım da bunlar dünyayı sömürmeye devam etsin bizde öylece bekliyelim demiyorlar ve ellerine pankart alıp haklarını aramaya gidiyorlar e ondanda sonuç çıkmayınca durum şuanki protestolar haline geliyor.Bir örnek vermek gerekirse biz annemiz den marketteyken bir çikolata istediğimizde alınmayacaksa hayır yeterli bir cevaptır ekstra bir açıklamaya gerek yoktur ama o gün marketten çikolata alınacak sözü verilmişse o zaman o çikolata bizim hakkımız oluyor o vakit eğer çikolata alınmayacaksa hayır cevabı yetmez ikna edici bir açıklama ile sorun ortak bir çözüme kavuşturulmalı misal yarın alıcaz veya çikolata sağlıksız onun yerine meyve alalım gibi tabi bunlarında son kararı hak sahibindedir.İklim aktivistlerinde de böyledir onların temiz bir dünya da yaşama haklarını yok sayıp hayır diyemezsin! Eğer bu hakları vermezlerse daha da çok sert protestolar olucak ve bunun ne kadar sert ve yıkıcı olucağını belirleyen şey protesto edilen kurumlardır çünkü haklarını vermedikçe kimse susup oturmaz oturmamalıdır.Bizim ülkedeki duruma gelirsek, insanlar,büyük oranda gençler bir vatandaş olarak en temel haklarından adaletin ortadan kalkmasını protesto ediyor bu onların hakkı ve bunu çok temiz bir şekilde yapıyorlar bir kaç abartı olayın dışında pekte birşey yok oysaki gençler felaket bir biçimde dayak ve zorbalığa uğruyor hemde kendi devleti tarafından.Şimdi protestonun sınırlarından bahsediyorsun burada sınırları belirleyen kişi devlet,sen hem kendi temel haklarını Arayan gençlere cevap verme,üzerine onlara Vandal diyip jopla saldır kendi paramızla vergimizle aldırdığımız joplarla gençleri dövün sonra eee gençlerin,protescuların ne tepki vermesini bekliyorsunuz tabikide onlarda sinirlenecek onlarda saldırganlaşacak taki hakları geri verilene yada insan dışı yöntemlere boyun eğip bastırılan kadar umarım hükümet geri adım atar ve haklarımızı yeniden geri alırız.Neyse iyice uzattım kısacası haklar geri verilmediği sürece protestolar katlayabildiği kadar katlayarak artmaya devam edecek bi yerden sonra ya haklarını alıcaklar yada susturulacaklar bu sırada ortaya çıkacak sorunların boyutunu belirleyen şeyse hakları verenlerle susturanların kararlılığı.Bütün dünyada hakların verilmesi dileğiyle okuduğunuz için teşekkürler.(Yazım ve noktalama hataları için,gereksiz uzattığım yerler ve acemice yazdığım yerler için özür dilerim umarım aklımdakileri bi nebzede olsa yazıya dökebilmişimdir)

6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Baver Yalçın
Öğrenci 5 gün önce

Protestoların sınırı, genellikle hukuki çerçeve ve toplumsal düzenle belirlenir. Barışçıl gösteri ve ifade özgürlüğü demokratik haklardır, ancak şiddet, kamu düzenini bozma, mala zarar verme veya insan haklarını ihlal etme gibi eylemler hukuken ve etik olarak sınırları aşar. Her ülkenin yasaları farklı olabilir, bu yüzden spesifik sınırları belirlemek için yerel mevzuata bakmak gerekir.

5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mustafa Gündoğan
Ankara'da yaşıyorum. 5 gün önce

Öncelikle kendi fikirlerimi yazdığımı belirtmek isterim. Bir protesto da belirsiz öğrler vardır. İlkin protestonun amacı toplumdaki herkes tarafından kabul görmeyebilir. İkincisi protesto yöntemi de herkesi mutlu etmeyebilir. Protestoda ki genel amaç toplumun ve toplum yöneticilerinin dikkatini çekmek, felaketlerin tekrarlanmaması, yada haksızlıkarın sona ermesini sağlamaktır. Biz protestonun herkes tarafından kabul gören bir haksızlığa karşı, yada bir felakette sorumluların bulunması talebiyle yapıldığını düşünelim. Protestocular hedeflerine ulaşmak için bir optimum durum yakalamak zorundadırlar. Örneğin bir protestoda yol kapatarak belki toplumun dikkati daha fazla çekilebilir ancak trafikle karşılaşan pek çok kişi bu duruma kızabilir. Bu optimum durumu yakalamak benim için önemli. Bir başka boyut ise bu protestolar yapılırken bir ürüne veya bir başka insanın haklarına saygılı olunması gerektiği hususudur. Bu felsefede de tartışma konusudur. Bir kişiyi öldürerek 10 kişinin hayatını kurtaracağını bilsen o kişiyi öldürür müsün? Bu cevabı olmayan bir sorudur. Uzun lafın kısası bence birilerine zarar verilmeden yapılan protestolar daha doğrudur. Bir yol kapatmadan da insanlar seslerini duyurbilirler. Yada bir sanat eserine zarar vermeden de benzer protestolar yapılabilir. Örneğin bir kopya getirilip ona zarar verilebilir.

6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ataberk Barlas
Araştırma ve Kaynak 5 gün önce

Protestolar, insanların toplumsal, politik veya çevresel değişiklikler talep etme hakkını kullandığı önemli bir araçtır. Ancak protestoların sınırları, çoğu zaman toplumun değerleri, yasalar ve etik ilkelerle şekillenir. Protestoların sınırları, ne kadar meşru oldukları, nasıl ifade edildikleri ve sonuçlarının nereye varacağı gibi çeşitli faktörlere bağlıdır.

Bir yandan, protestolar, bireylerin ve grupların seslerini duyurabilmesi için güçlü bir araçtır ve toplumsal değişim yaratabilecek önemli etkiler yapabilir. Örneğin, iklim değişikliğiyle ilgili farkındalık yaratmak amacıyla yapılan bir protesto, çevreyi koruma adına kritik bir adım olabilir. Bu noktada, protestoların şiddet içermemesi, toplumsal huzuru bozmaması ve başkalarına zarar vermemesi gerektiği vurgulanmalıdır. Protestoların hedeflediği değişim, toplumu daha iyi bir geleceğe götürecekse, protestoların "makul" kabul edilmesi anlaşılabilir olabilir, ancak başkalarının haklarını ihlal etmeden yapılması esastır.

Sanat eserlerinin zarar görmesi gibi durumlar, çok dikkatli bir şekilde değerlendirilmelidir. Çünkü sanata zarar verme, protestonun amacına hizmet etmektense, karşıt bir etki yaratabilir ve halkın destek yerine tepki göstermesine neden olabilir. İnsanların haklarını savunurken başkalarının mülkiyetine zarar vermek, protestoların meşruiyetini sorgulatabilir. Bunun yerine, protestoların etkisini artırmak için daha yaratıcı, barışçıl ve dikkat çekici yöntemler tercih edilebilir.

Tüm Reklamları Kapat

Gürültü, çevre kirliliği veya trafik engellemeleri gibi sonuçlar da protestoların sınırlarını belirleyen unsurlar arasında yer alır. Toplumun genel huzurunu bozan, günlük yaşamı aksatan ve başkalarına doğrudan zarar veren eylemler, hem protestocuların hem de diğer bireylerin haklarını ihlal edebilir. Protestoların gücü, genellikle mesajlarının barışçıl ve anlamlı bir şekilde iletilmesinde yatar.

Sonuç olarak, protestoların sınırları, toplumsal faydayla bireysel hakların dengeye konduğu bir noktada belirlenmelidir. Eğer bir protesto, daha büyük bir toplumsal değişimin veya insanlık için önemli bir adımın habercisi olacaksa, barışçıl ve yaratıcı yollarla, başkalarına zarar vermeden yapılmalıdır. Hem amaçlar hem de araçlar etik ve yasal sınırlarla uyum içinde olmalıdır.

5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close