Planck Sabitine ismini veren büyük Alman Fizikçi Max Planck, 20. Yüzyılın başlarına gelmeden öncesinde "Kara Cisim Işıması" dediğimiz bir problemin çözümüne odaklanmıştı. Problem gayet açıktı, belli bir miktar enerjiyle ısınan bir cisim nasıl ve ne kadar ışık saçar, böyle bir bağlantı kurulabilir mi? Ancak problemi klasik Termodinamik Yasalarıyla açıklamak mümkün gözükmüyordu. Dolayısıyla "İstatistik Mekaniği" dediğimiz alana sapmak ve farklı hesaplama methodları denemek zorunda kaldı (Burada söylemekte yarar var. Planck aslında klasik fizikten yararlanarak problemi açıkladığını düşünmüştü ancak yakın meslektaşlarının deneyleri (Karlbaum ve Ruben ölçümü) Planckin yanıldığını gösteriyordu.). Bu methodlardan birisi dönemin önemli fizikcilerinden Boltzmann'ın entropiye dair olan çalışmasıydı. Planck,entropiyi kullanarak, moleküllerin titreşim frekansları üzerinden aradığı enerji miktarına ulasabilirdi. Bu sebeple kara cisim içindeki ışığın bütün enerjisini moleküllere aktardığını varsayarak frekans üzerinden bir enerji denkliği yakaladı. Bu denkliğe göre molekul aldığı enerjiyi kesitli olarak yayiyordu yani enerji kuantizeydi. İşin garip kısmı ise enerji, kesitlerin arasındaki değerleri alamıyordu. Frekans arttıkça enerji de bir katsayı üzerinden artış gösteriyordu. İste bu katsayı Planck katsayı olarak bilgimiz o meşhur sayıydı.
Kaynaklar
- A. Douglas Stone. (2013). Einstein And Quantum. sf: Chapters: 1, 4, 7.