Felsefe Tüm Bilimlerin Anasıdır…
Psikoloji; anasına en çok benzeyen en has evladıdır.
Kelime anlamı itibarı ile de akıl sevgisi olan felsefe akla dair ne varsa doğumhanesidir. Zira tüm bilimlerin çıkış kökeni ihtiyaç temelli merak ve o ilk sorudur. Hem de her konuda ve her şeye yönelik soru… Ne, neden, nerede, nasıl, ne zaman, niçin vb… İşte bunu sağlayan ve soru sormak ile özdeş olan temel disiplin felsefedir.
İşte tıpkı felsefe gibi temel öznesi insan ve adı da ruhbilimi olan psikoloji de; ucu açık, konu ve farklı yaklaşımlar itibarı ile alabildiğine geniş ve esnek bir disiplindir. Bu yönü ile de ana rahmi olan felsefe ile her daim iç içedir.
Belki de burada açmamız gereken şey felsefe ile bugün için bilimsel temelde ele alınan psikolojinin kesişme alanıdır.
Şayet bu kesişme alanı bilimsel temelde ele alınacaksa ki bence doğrusu budur, o zaman buna zemin teşkil eden felsefeyi de tanımakta yarar vardır.
Çünkü felsefe de uçsuz bucaksız derya gibidir. Onunla yönünüzü kaybedip koca ummanda farklı ve bilim dışı arayışlara da yönelebilir, aksine pusulanız olmasa bile bilim temelli yıldızlar üzerinden nihai yaşamsal alanınız olan karaya da çıkabilirsiniz.
İşte ilki metafizik ile özdeşleşen, temel öğretisi “bilemeyiz” olan ve bilimi manipüle eden felsefi yaklaşım iken diğeri “bilebiliriz” diyen ve bilimin doğuşuna vesile olan diyalektik-materyalist yaklaşımdır.
İlki felsefeyi; dünyayı, evreni ve yaşamın doğasını tespit ve tanımlama ile sınırlı gören, ikincisi ise bu tespit ve tanımlamayı yapana aynı zamanda varlığın lehine ve devinen bir evrenin ruhuna uygun olarak sürekli değiştirme görevi veren bir yaklaşımdır. Bugün insana özgü bildiğimiz bilimin yaptığı şey ikincisidir ve dayandığı şey de (Her ne kadar birileri aynı güçlü silahı yok etmek üzerine kullanıyor olsa da) … Sevgiyle…