Merhabalar,
aslında bu tekrar edilen seslerle hayvanı koşullayarak evcilleştirme durumudur.
Fakat şaşırtan tarafı bu değil, buna benzer "oha", "çüşş", "hurraa" gibi evcilleştirme/koşullandırma seslerinin çok daha uzak coğrafyalara ve olduğu gibi yayılması. Anadolu'nun her tarafında bu ve benzeri sesler kullanılır zaten.
Örneğin bir Kırgız'ın, Uygur'un, Afgan'ın ve hatta Moğol'un da bu kelimeleri kullandığını duyarsak şaşırmamalıyız. Bir Kırgız'ın, atını durdurmaya çalışırken "çüşş" dediğini bilinmektedir. Aynı kelimeleri Afganların, Moğolların ve Uygurların da kullandığını bilinmektedir. Sadece vurgular ve ses tonları değişiyor ama kelimeler kesinlikle aynı.
Mesela Jean Paul Roux'un Türklerin Tarihi kitabında "hurra" kelimesinin kökenini farklı bir anlamda da olsa hunlara kadar dayandırdığını yazmaktadır.
Öte yandan, kedi kelimesinin Tatarca da karşılığı "pisi", Türkmen ve Azeri Türkçesinde "pişik", kazakçada "mısık", Kırgızcada "mışık", Özbekçede "müşük", Uygur dilinde "möşük" dür.
Bilimsel olarak ise, İvan Pavlov'un deneylerle ortaya koyduğu canlılarda klasik koşullanmanın bir sonucudur. Zira bilindiği gibi Pavlov'un köpeği deneyinde Pavlov köpeğine mama vermeden hemen önce bir zil çalar ve öyle mama verirdi. Bu eylemi bir süre tekrarladı. Artık zili çaldığında karnı acıkan köpeğin ağzı sulanıyor, kafeste dört dönüp sevinç hareketleri yapıyordu.
Bu durum gösteriyor ki, yavru kedinize sürekli kuçu kuçu diyerek mama verirseniz bir süre sonra kuçu kuçu diye çağırdığınızda size geldiğini göreceksiniz.
Sosyal toplumca cevabı ise, sokakta tanımadığınız bir insanın bize abi/abla/amca/dayı/teyze/yenge vs şekilde hitap edip de bizim dönüp bakmamızdan çok da farklı değildir. Sokakta yaşayan hayvanlara küçüklüğünden beri gel pisi pisi, gel kuçu kuçu giye seslenilirse hayvanlar da bunun kendilerine söylendiğini algılıyorlar ve dönüp bakıyorlar.
İyi çalışmalar dilerim.