Özgür iradenin varlığına ve 'özgürlüğüne' inanan bir insanın nasıl hayata kaldığı, bana kalırsa çok daha ilginç bir soru. Nede olsa sadece sosyal hayatımıza bakmak bile pekte özgür olmadığımızı anlamamız için yeterlidir. Sürekli böylesine gereksiz bir konuda benliklerini ikna etmeye harcadıkları enerjiyi ve mental sağlığı düşünerek, bu insanların nasıl hayata kaldıkları, hatta başarılı olduklarını sormak pekte saçma bir soru sayılmaz diye düşünüyorum. Sorunun yanıtına gelirsek, bence o motivasyon özneldir -benim için kendimi geliştirmediğim her saniye kendi kuyumu kazmaktan ibarettir. Gelişmezsen gerilersin ve gerilemek pek hoş değildir. O zaman gelişmek zorundayım-. Hayata kaldığımız sürece birşeyler yapmak zorundayız, birşeyler yapmak için de motivasyona ihtiyacımız var, dolayısıyla da hayta olmak ve birşeyler yapmak için motivasyon şart. Insan yaşadığı topum, çevresi, değerleri ve kişiliği ile bağlantılı "öznel" bir motivasyon yaratır. Bu öznel motivasyon çok çeşitli olabilir ülkenin iyiliği için, kendini geliştirmek için, ailenin mutluluğu için, zevk alamk için, aydınlanmaya ulaşmak için gibi motivasyonlar örnektir. Özgür iradenin varlığına inanıp bir motivasyona sahip olmakla inanmayıp motivasyona sahip olmak arasındaki yegane fark "özgür iradenin kabulu/reddi"dir. Nede olsa özgür iradenin varlığına inanan insanlar bir anda özgür olmuyorlar yada varlığını inkar edenler de bir anda zincirlenmiş olmuyorlar. Yani özgür iradeyi insan romantizminin bir ürünü olarak gören benimle ona inanan senin motivasyonlarımız pekde farkı değildir. Elbette farklı olabilir, ama bu farkın nedeni çevresel koşullardır. Bana kalırsa özgür iradenin reddi insanı yormaktan çok rahatlatan, gözlerini açan, onu daha realist yapan birşeydir.