Hukuk ve yasalar, insanın sosyal bir tür olmasından dolayı evrimleşen ahlak kurallarının daha sistematize edilmiş halidir.
Zekamızın evriminden dolayı birçok toplumdan oluşan büyük bir medeniyet inşa ettik. Bu da yanında ortak kuralları olan "toplum"ları evrimleştirdi. Bir toplumun evrimsel olarak stabil kalabilmesi için o toplumda uyumsuz olarak görülen davranışların belli bir oranda tutulması gerekiyor. Medeniyet geliştikçe bu işi sistematik bir şekilde belli caydırıcı eylemler ile uygulanması gerekti. İşte bu noktada, kime ya da kimlere ne kadar şiddette bir caydırıcı eylem uygulanacağını kararlaştırmak için hukuk ve adalet sistemi oluşuyor.
Bu noktaya kadar anlayabileceğiniz gibi konunun ana fikri özgür irade olup olmamasından farklıdır. Özgür irade ile bağlantısına gelecek olursak örneğin kişi, ceza verilmesi gereken (toplumun ve medeniyetin kararlığını bozan) cinayet işleme davranışında bulundu. Hangi koşullarda ve ne tür bir ceza verilmesi gerektiği kararlaştırıldı ve ceza uygulandı.
Kişi kendisini cinayet işlemeye iten etkenleri söylese bile bu etkenler sonucu değiştirmeyecek. Yani özgür iradenin olmaması (ya da kişinin belli etkenlerden etkilenmesi) pek bir şeyi değiştirmez. Yine de etkenler göz önüne alınarak sonuca ya da tehlikeye uygun caydırıcı eylem uygulanmalıdır. Yapılan eylem, belli etkenlerin sonucu olsa bile o zararda payı olduğu düzeyde bu sonuca yönelik de caydırıcı önlemler alınmadığı sürece toplumun kararlığını bozacağı için etkenler de gözetilip "sonuca" uygun ceza verilmelidir. Öte yandan, bir nefsi müdafaa durumu varsa ve bu yüzden birisi öldürülmüş ise duruma bağlı olarak zarar verme/tehlikeye atma payı öldürülmüş olan kişide olacağından ona uygun bir işlem yapılır.
Tabii ki bütün iş burada bitmiyor. Toplumun kararlığını korumak için sorunların köküne inmek gerekecektir. Sonuçları kontrol altına alsak bile diğer etkenleri çözemezsek kararsızlık devam edecektir. Bu yüzden özgür iradenin olmaması ya da kişinin diğer etkenler sonucunda "uyumsuz" davranışlarda bulunması "sonuca uygulanan caydırıcı ceza"yı değiştirmese de diğer etkenlerle de mücadele etmemiz konusunda bize bir ipucu verebilir.
Bizi o sonuca götüren diğer etkenleri tespit edip engellemek, sonucu tespit edip daha fazla kararsızlaşmayı engellemekten çok daha zor olduğundan için çoğu zaman (adalet sisteminin düzgün işlediğini varsayarsak) "cinayet işleyenin uygun hukuksal durumlarda hapse atıldığını görmemiz" doğaldır. Bu doğal durum karşısında "Benim suçum yok, bu etkenler buna sebep oldu." demek de doğaldır. Düzgün işleyen bir sistemde o sonuç da o sonuca giden etkenler de yargılanmalı ve uygun işlem yapılmalıdır.
Başka bir örnek verelim: Birisi alkollü bir şekilde birisine zarar verdiğinde "kendi isteği ile alkol alması" veya "birisi tarafından içeceğine koyulması" durumlarında farklı cezalar uygulanabilir. Kişinin bir şeyi "istemesi" özgür iradesiyle olmak zorunda olmasa da yasalarda kolay anlaşmak için "iradesiyle aldığı" belirtilebilir. Ancak bunlar, doğrudan özgür irade ile ilgili değildir. "Verilere ve/veya bilgiye bağlı olarak kişinin olaydaki zarar payının belirlenmesi" ile ilgilidir. Eğer kişinin içeceğine bir şey karıştırılmış ise zarar payının ve zararın yaşanacağı bilgisinin çok büyük bir kısmı o içeceğe bir şey karıştıran kişidedir. Eğer kişi kendi isteği ile içmişse ve içme isteği uyandıran etkenler bu zarar ile ilgisiz ve farklı bir yönde ise (Örneğin alkollü içecek reklamı bir etken olabilir ama bu reklamın o kişinin alkollü bir şekilde birisine zarar vermesi ile doğrudan bir ilgisi yoktur, reklamın yönü farklıdır. Kişi, üzücü bir olay yaşadığı için fazla alkol almışsa bu olayın zarara doğrudan ilgisi olmadığı için ve olayın yönü farklı olduğu için üzen kişiye ceza verilmez.) ve "alkollü fazla kaçırmanın sonuçları" bilgisi her vatandaşın bilmesi gereken bir bilgi olduğundan zarar payının büyük bir kısmı "sonuç"tadır ve sonuç olarak içen kişiye daha büyük ceza verilir.
Bunun da özgür irade konusundan bağımsız şekilde zaten düzgün işleyen bir adalet sisteminden bir farkı olmayacaktır. Yani halihazırda var olan adalet sisteminin caydırıcılığı ve alınan kararlar düzgün olduğu sürece ortada bir sorun kalmayacaktır.