Bu soru, hayata hangi pencereden baktığınıza, kendinizi ne tür bir bakışla tanımladığınıza bağlı.
Örneğin bir amaç uğruna kendinizi feda etmek mi sizin için daha gerçek, yoksa rahat, konforlu, dertsiz bir hayat yaşamak mı? Bilim ve bilimsel bilgi mi daha değerli sanat ve estetik mi? Karamsar mısınız, iyimser mi? Gerçekçi misiniz hayalci mi? Politik, kültürel, tarihsel, ekonomik, estetik sayısız bileşenin etkisinde sayısız değişken sebebi ile çok farklı kişilikler sizin için ilham kaynağı olabilir. Sizi tanımadan direk şu şu kişiden ilham alabilirsiniz dememiz zor.
Tarihteki sayısız çok değerli insanın, aileleri, dostları, yakın çevreleri için çekilmez tipler olduğunu pek az insan biliyor. Çok sayıda değerli sanatçının alenen hastalıklı tipler olduğunu, sayısız başarılı iş insanının tüm sevdiklerini ihmal ettiğini... Bir konuda çok başarılı olmak kaçınılmaz olarak zamanınızın, enerjinizin, kaynaklarınızın büyük çoğunluğunu çalışma alanınıza harcamanız gerekliliğini doğuruyor. Bütün süperkahraman filmlerindeki "büyük güç büyük sorumluluk getirir" mesajı gizlidir ve bir hayatı kurtarmak için ölümü göze almanız ve sevdiklerinizi üzmeniz gerekir. Bilimsel bir buluşa imza atmak, ailenizi ihmal etmeniz demektir. Bir fikir önderi olmak, geniş kitleleri peşinizden sürüklemek hayatınızı o yola adamanızı gerektirir vs.
Ve ayrıca topluma mal olmak, kütlelerin peşinizden gelmesi, benzersiz başarılara imza atmak, sizi, kendi hayatınızın dışına taşırıp başkalarının hayatına katacaktır. Milyonların ilham aldığı bir kişilik iseniz artık hayatınız sizin değildir. O milyonların hayatını yaşamaya devam etmek zorundasınız. Fikrinizi, yaşantınızı, hayata bakışınızı, insanların sizi tanıdığı ve sevdiği hâlinizi değiştirmeniz çok güçtür. Hiç bir çok başarılı insan yoktur ki hayatını istediği gibi yaşasın. Çünkü başarıları ile inşa ettiği dünyayı sürdürmek zorundadır.
Her başarı bir bedelle gelir. Güç sorumluluktur. İlham alacağınız kişi gibi olmayı istemek güzel ama o kişinin, o kişi olmak için feda ettiklerini bilerek ilham almanız gerektiğini hatırlatmak lazım.
Eskiden sayısız sinema filmi, roman vs. başarılı, güçlü, zaferlerden zaferlere koşan insanları anlatırdı. Saf iyi, tanrısal ölçekte onurlu adil vs. Son 20-30 yılda, böyle bir kahramana sahip tek bir film izlediniz mi? Hayır. Neden? Çünkü saf iyi, süper güçlü, sonsuz onurlu erdemli tipleme yalan. Yok öyle biri. Hiç olmadı ve olmayacak da. Herkes pürüzlü, herkes kusurlu. Gerçek bu. Bu tiplemeye artık "antikahraman" diyoruz. Gerçek olan bu. Bu nokta, dramatik sanatlarda artık aşıldı ve bir insanın iyiliği, gücü, mutluluğu, huzuru başarıda değil, gerçekten kendisi gibi olmakta bulundu. Neo, Kahin'in yanına girdiğinde kahinin ona ilk önerdiği şey, (kapının üzerindeki yazı) "kendini tanı". Normalde "sen aslansın, sen kahramansın, Trinity'de sana aşık olacak zaten, yürü be Neo!" Yoo. Hiç de öyle bir konuşma değil o sahnedeki. Gaz vermeden çok gaz alma gibi. Sen kendini tanı önce. Ne ve kim gibi olacağını düşünmeden önce kendini olduğun gibi tanı. Sonrasını düşünürüz dedi kahin aslında Neo'ya.
Özetle... Birilerinden ilham almakta bir sakınca yok. Bu çok normal. Ama ondan önce kendimizi tanımalıyız. Kendimizi tanıyıp ilham kaynağımızı ondan sonra seçmeliyiz. Eğer kendimizi, ilham kaynağımıza göre tanımaya çalışırsak o hedefe ulaştığımızda durduğumuz noktayı pek de sevmeyebiliriz. Darth Vader, bir Jedi olma hayaliyle yanıp tutuşan Anakin'in son hâli mesela. Gücün getirdiği sorumluluğu bilmeyince Darth Vader olmak hayli mümkün.
Umarım açıklayıcı olmuştur. Sağlıcakla.
210 görüntülenme