Biraz korkunun işe yaradığı durumlar var ama ecel ne yazık ki onlardan biri değil. Bir gün ölecek olmak ve ne zaman öleceğini bilmemek çok korkutucu tamam o zaman bunun zıttını düşün. Öleceksin ve bunun ne zaman olacağını biliyorsun. Bir geri sayım gibi, tam olarak zamanın esiri olmak gibi. Diğer bir versiyonu, hiç ölmeyecek olmak. Bir filmde dediği gibi "tanrılar bizi kıskanıyor, ölümsüz olmaktan sıkılmışlar." Ölümsüz olmak... Evrenin vs sonsuz olması ayrı bir şey, bir canlının sonsuz olması apayrı bir şey. Biz ölümlü canlılar olarak sonsuzu sadece bir kavram olarak biliyoruz. Kendimizce tanımlamaya,anlamaya çalışıyoruz ama kanımca yanına bile yaklaşamiyoruzdur. Çünkü zaman kavramı anlamını yitiriyor. Düşünsene yarın her zaman uyanacaksin. Evet biliyorum biraz tuhaf oldu cümle. Yani uyanacak bir yarının her zaman olacak. Eğer ölümsüz olduğunda uykuya ihtiyacın olmadığını varsayarsak sonsuz bir doğru üzerinde gidiyormuşsun gibi. Bu daha korkutucu değil mi? Belirsizlik. Belki de asıl korktuğumuz. Dinlerin,bilimin hep üzerine gittiği, çözümlemeye, cevaplar vermeye çalıştığı şey. İnsanların bunlara ihtiyaç duyma sebebi. Hala daha korkunç gelmediyse sevdiğin şeyleri, hedeflerini düşün. Sadece bir gün elinden kaçacak şanslara tabi oldukları için kıymetliler. Bilim insanı, bir sanatçı olup dünya çapında şeyler yapmak isteyebilirsin. Ne önemi var? Ölümsüzsün. Yarın çalışabilirsin, yarın üzerine kafa yorabilirsin. Bugün canın istemedi, yarın yapabilirsin. O gün de istemedi, diğer gün. Sonsuz zaman, sonsuz özgürlük ve sonlanamayan her şey. Hırs yapmak için elinde hiçbir şey yok. Yaşamak, bu çarkı döndürmek için elinde hiçbir şey yok. Çünkü çarkı kestin attın. İçindeki tüm olasılık, fırsat zincirleriyle birlikte. Artık fırsat denen şeyi de elde edemeden harcadın, çünkü elde etmesi her zaman tabi olan şey artık fırsat değildir ve bir anlamı kalmamıştır. Ve daha acısı, sevmek için de elinde hiçbir şey yok. Ailen, arkadaşların, sevgilin... Biriyle tartişsan ve Bir daha düzelemeyecek bir şey olsa. Bunun gibi nice acıyı omzunda sonsuza dek taşıyacaksın. Bir gün lunaparka gittin. Adrenalin gerçekten o kadar fazla mı salgılayacaksın? Hiç sanmıyorum. Eğer ölümsüz olsaydı insanoğlu , ondan da bıkar ölmek için yalvarırdı. Bunlar palavra değil mi? Biliyorum çünkü ben de ölmek istemiyorum. Ben de ölümden korkuyorum ama bunları ben de yaşamama rağmen bu yazdıklarımın doğru olduğunu biliyorum. Ölümsüzlüğü kurgu bir kitap yazmak istemek harici üzerinde ciddi ciddi biraz varsayım yapan bir kişi zaten bunların farkına varır. Ama ölmek istemiyoruz, istemeyeceğiz de. Çünkü ölümsüzlük biyolojik olarak uzak görünüyor. Dijital olarak ise daha mümkün ama bunun olması halinde nasıl sarpa sarabilir bunu da birçok yapım gösteriyor zaten. Şu an çok garip bir çağdayiz. Senin öleceğin zaman gelmeden önce bu dijital ölümsüzlük bulunabilir bile. Eğer bir umut istiyorsan ve Esaretin Bedeli'ndeki umut problemine umudun iyi bir şey olduğu yönünde cevap veriyorsan bu sana bir umut olabilir. Hatta bunun üzerine sen de çalış. Ben aynı amaç uğruna moleküler biyoloji okumak istiyorum. Ama asıl konu bir amaç edin. Bu hayat bir şeyden korkarak yaşamak için çok kısa, bu şey ölüm bile olsa. Kendini kolla, attığın her adım her manada sağlam olsun gerisi hayatın ta kendisi, yani biz planlar yaparken başımızdan geçenler.Cogu kişiye çizilmiş bir ideal hayat planı var. Ve bunu yaşayıp ölüyorlar Bir nevi toplum değerlerinin kölesi olmak. Diğer yüzyılda o değerler ne olursa diğer nesiller de onun kölesi olacak. Ama aklımız var, henüz alzheimer vs olmadan. Bir vücudumuz var, sağlığı bir ölçüde elimizde olan. Ve zamanımız var, bize tabi olmayan ve elimizden akıp giden. Sadece bunları kullanıp ilerlememiz gerekiyor, çünkü zaman bizi beklemiyor. En iyisi avutacak bir şey beklemeden ilerlemek ve yaşamak.