Bence…
Zararlı bilgi yoktur. Fakat bu her bilginin yararlı olduğu anlamına da gelmez. Bir bilginin gerçekten bir bilgi olup olmadığının en sıradan kanıtı 5N1K ( Ne, Nerede, Ne Zaman, Niçin, Nasıl ve Kim) sorularına dolaysız (doğrudan) cevap verebilme kabiliyetidir. Bu bilginin bilimsel olabilmesi için de ayrıca yanlışlanabilme-doğrulanabilme özelliğine sahip olması gerekir.
Bu özelliklere sahip bir bilgi yanlış bile olsa, yeri ve zamanı geldiğinde bize gitmememiz gereken yanlış yolu göstermesi açısından da değerlidir.
Hele ki farklı alanlarda böylesi geniş bir yelpazeli bir bilgi donanımına sahip isek; Yanlış veya doğru olup olmamasından öte bize her daim en akıllı seçeneği sunacağından her iki durum da ön açıcıdır.
Bir bilgiyi hangi bakış açısı ile ele alacağımızdan çok öncelikli olan şey, bu bilginin somut olarak somut yaşamımızda doğrudan ve olumlu, sınanabilir, doğrulanıp, yanlışlanabilir katkısının ölçülebilir olması ile ilgilidir.
Yoksa her bilginin öznel, keyfi, manipülatif veya istendik sonuçlar için istendik aparatlara dönüşmesinin önünde akıl ve vicdan dışında hiçbir engel yoktur.
Gerçekliğin bilimsel tek ölçüsü sınanabilirliliktir. O da ancak yeni ve aksi bir bilimsel verinin ortaya konuşuna kadar sürer.
Öğrendiğimiz her bilginin, yeri ve zamanı geldiğinde mutlaka “devam et” ya da “dur” diyen bir sensörü (erken uyarı sistemi) vardır. Bu kişiden kişiye ancak o bilginin ne ölçüde ve ne amaçla içselleştirildiği ile ilgili olarak değişebilir.
Şayet derdimiz hakikate ulaşmaksa, hakikate (yürü diyerek) ulaştıran yol kadar, (değiştir) diyerek hakikate ulaşmayı tıkayan yol da o denli önemlidir ve ders sebebidir.
Burada bütün mesele doğru bilgiyi doğru zamanda ve doğru yöntem ile doğru kişi eli ile ve doğru mekanda kullanabilmekte… Bilgi doğru yol yanlış ise, yol doğru zaman yanlış ise, zaman doğru kişi yanlış ise, hepsi doğru mekan yanlış ise doğru sonuca ulaşamayız.
Ne yazık ki bunun “her şeyin teorisi” içerikli bir formülasyonu yok. Tecrübe ve bundan ders çıkarmak. Hepsi bu…Ve sabır tabi ki...!