OLAMAZ!
Ne yaparsak yapalım illaki bize göre doğrudan veya dolaylı bir gerekçesi, bize dönük farklı vadelerde doğrudan veya dolaylı bir menfati vardır.
Burada gerekçe illaki birinci elden ve o an itibarı ile kabul görecek bir gerekçe olmak zorunda olmadığı gibi, menfaat de illa ki doğrudan ve o an itibarı ile hanemize yazılacak bencil, içten pazarlıklı yahut eş karşılıklı bir menfaat olmak zorunda değil.
Bunu belirleyecek olan şey bizlerin geçmişine ne denli hakim oluşu, ne denli olay ve olgulara bilimsel yaklaştığı ve bu doğrultuda zorunlu olanı ne denli kavrayıp gönüllü hale getirmiş oluşudur.
Bizler toplumsal varlıklarız ve bu durum bizi biz yapan temel şey. “Ben” için “biz” şart ise, “ben”’in güçlü olması da “biz”in güçlü oluşuna bağlıdır. “Biz”; tek tek “ben” gibi “ben”lerden oluştuğuna göre ve gücümüz en zayıf halkamız kadar ise, o halkayı ne denli güçlü kılarsak o denli güçlü oluruz. Ne denli güçlü olursak o denli güçlü olurum…
İnsan oluşunu bilinç düzeyine çıkaran insanın iyilik yapışının, dayanışmasının, yardımlaşmasının, paylaşmasının ardındaki nedensellik bu.
Kötü mü? Tabi ki hayır. Çünkü hem olağandır hem de evrimsel süreçte bu zorunluluk kavranıp gönüllü hale getirilmiştir. Hem de kimseye zararı yoktur.
Aksini yapan da var kuşkusuz. Ancak filmlerdeki karakterler ile bu konu arasında çok ince fakat temel bir nüans farkı vardır. O da genelde romantik bakış açısıdır: İyi her şeyi ile hep iyi, kötü ise her şeyi ile hep kötü. Oysa insan romantik değildir. Her ne kadar öyle gözükse de, gösterilmek istense de nesneldir ve bu nesnelliği zoraki olarak, adını koyamasa da genetik dayatmadan alır.
Dolayısı ile yerine göre ve toplumsal olarak o dönem için tanımlanan kriterler ölçeğinde hem kötü hem de iyi olabilir. Yapısında her ikisini de barındırır. Ancak kimlik, kişilik dediğimiz esnek şey burada bireyler arası farkı doğurur.
Kimi ilk yalpalamada “benden sonrası tufan” hesabı yapar iken, kimi biraz direndikten sonra ve haklı olarak durumunu mantığa bürüyerek ( ahlaki, hukuki vb. bir zemine oturtarak ) tercihini yapar. Ancak kimileri vardır ki bütünü görür ve uzun vadeli bizcil düşünür ve içine düştüğü durumdan ancak el birliği ile ve yüzbinlerce yıllık genetiğin ve evrimsel süreçlerin öğreticiliğinde kurtulabileceğini net olarak görür ve tercihini bundan yana kullanır.
İlki katışıksız bencillerdir. Bencil oldukları kadar cahildirler de.
İkinci gruptakiler duruma göre konum alanlardır. Yengeç misali hangi ayak sağlam basarsa o yöne yalpa yapmak. Felsefi olarak hayattaki yürüyüşleri de öyledir ve çoğunluğumuza denk düşer.
Son gruptakiler ise dehalardır, fedakar bilim insanlarıdır, aydınlardır, devrimcilerdir. Herkes gibi ve genetik olarak bencil olduklarını herkesten iyi bilirler ve fakat biz olmaya bayılırlar.
Hepsi de iyilik yapar. Kalıplarına göre niteliği farklı olmak üzere…Ve en önemlisi her birinin gerekçesi farklı olsa da nedensiz değil...