Tür olarak insan, gelişiminin henüz en başında. Bilinçli farkındalık - mantık sahibi olmayla ilgili bir tekamül süreci kaçınılmaz olduğu için, bireyler bu süreçleri bilerek ya da farkında olmadan yaşamaktalar. Gelişiminin en başında olmasaydı, belki bilinç gelişimi açısından bir sistematik ile büyütülebilirdi insan yavruları. Ancak henüz SADECE FİZİKSEL İHTİYAÇLARA KOLAY ULAŞIM üzerinde bir gelişim tanımı söz konusu malesef. Sahip olunan zeka, duygular gibi önemli unsurlar (çok daha üst sonuçlara gidebilecek), kendi yaşamını, tüketim kaynaklarına hızlı ulaşabilecek "konfor"da dizayn etmek için HARCANMAKTA.
Bu aşamadaki bir varlık için gelişim, problem çözme üzerinden söz konusu olabilir. Kendisiyle ilgili sorunları tanımlayamayan, onları nasıl çözmesi gerektiğini bilemeyen bir bilinç, kendisi dışındaki sorunları çözmeyle ilgili bilinç kazanamaz. Kaldı ki, kendisi dışındakileri geliştirme, koruma, iyileştirmeyle ilgili bilinç kazanımından bahsedilebilmesi kitle bazında imkansıza oldukça yakın gibi. İşte bu açıdan bakarsak, bireyin bir konuda savunma mekanizmaları üstü bir etkilenimi üzerinden oluşan TRAVMA, onu mantıksal-duygusal üstü tepkiyle tanıştırır. Travmaya neden olan konu, kötü olaydan farklıdır. Kişiyi çok kısa süre içinde, savunma mekanizmalarını kullanmasına izin vermeyecek güçte duygusal etkiye maruz bırakır. Olayın büyük bir olay olmasına da gerek yok. Bireyin etkilenmesidir temel olan. İşte bir uyaranın, bireyde normal şartlarda oluşmayacağı tepkilere neden olduğu durumlarla yakından tanıdığımız durumlardır travmalar. Bazen bir renk, bir koku, hatta obje bile olabilir. (Olay anında zihnin beraber kaydettiği konuyla alakası olmayan ŞEYler de tehdit durumunu tetikleyebilir) Travmanın bizi uyarmasının nedeni de, bilinçdışında zaman kavramının olmamasıdır. Yani tehdide neden olan olay bilinçdışında halen süregelmektedir ve bilincin bu konuda yaşamda kalması için uyarılması gerekmektedir. Bilinçdışı her yolla bilinci uyarmaya ve onu yaşamda tutmak için alarm moduna sokmaya çalışmaktadır. Birey olarak bu ve benzeri durumları aşarak gelişen insan, kurbanı oynamaya oldukça hazır bir yapıda henüz. Bir iyileşme arayışı da genellikle edilgen biçimde, dış bir faktörün sihirli bir dokunuşunu (hiç bir çaba sarfetmeden) bekler niteliktedir. Sevgiden, bütünleşmeden, iyilikten gelişmeyi henüz bilmeyen bu tür için, sahip olduğu "sorun"ları aşma gibi bir yöntem üzerinden gelişme söz konusu. Bu içsel sorunların sosyal yaşamda karşılıklarını gördüğü halde, başkaları sorunludur onun için hep. Bilinç bu türde henüz o kadar yoğun bir manipülasyon yapmaktadır ki (yaşamda kalması için mecburen), bazen birey mantık dışı iyi hissedişler sergileyebilir. (olumsuz eylemlerden bile etkilenmeyecek hale gelebilme hali) Henüz kitlesel olarak tamiri, iyileşmeyi, daha iyi versiyonunu oluşturmayı seçmemekle birlikte, birey bazında dengeyi bulma çabasını ileri düzeye ulaştırabilmiş olanlar da var. Yeni versiyonlarında insan türü bu halini, kendi zihnindeki 'mağara insanı' gibi görecek. Ancak o zamana kadar kendini tanıma, kendini keşfetme, "sorunlarını" tamir gibi bilincin en dip gelişim aşamalarından geçmek zorunda. Yürümeyi bilmiyor. Yürüyünce nereye gideceğini de. O nedenle emeklemek hoşuna gidiyor. Düşmenin acısını, yürümenin bilinmezliğine tercih ediyor. İnsan. [1]
Kaynaklar
- Henry Krystal , M.D.. Trauma And Affects. (7 Eylül 1978). Alındığı Tarih: 20 Eylül 2022. Alındığı Yer: www.tandfonline.com | Arşiv Bağlantısı