Bunu kendi biyolojimiz üzerinden anlamaya çalışalım. Sıcaklık yükselmesine karşı biyolojinin çözümü nedir, terleme. Terleme nasıl vücut ısısını kontrol edebiliyor...
Sıcak bir günde deniz kıyısında terliyor iken, deniz girip çıktığımızda aniden üşümeye başlarız. Hava sıcaklığı değişmemiştir oysa.
İşte dikkat çekmeye çalıştığım noktayı anlamış olmalıyız. Fiziksel aktiviteler dışında da heyecan, korku, utanma ve sıkılma gibi pek çok olay, fizyolojik bir neden olmadığı halde bizi terletir. Vücut ısısı dış sıcaklıklar veya gerilim yüzünden artış gösterdiğinde kan dolaşımı hızlanır. Böylece, ter bezlerinin aktif hale geldiği vücudun üst kısmına doğru bir sıcaklık akımı başlar. Deri üzerinde oluşan ter bu durumda buharlaşarak deriyi soğutur. Sıcaklığı aynı olan havanın sıvıyla etkileşimi bizde serinlemeye neden olmakta yani.
Nem kapasitesi yüksek coğrafyanın ısı farklarının düşük olması, gölgede de sıcaklığın daha az değişik olması, buna nazaran kara ikliminde sıcaklık farkların mevsimsel ve gece gündüzde daha yüksek olması da bu suyun ısıyı tutma kapasitesi ile ilgili.
(Vücutta en fazla miktarda bulunan ve ısı ayarına yardımcı olan ter bezleriyse ekrin bezlerdir. Ter bezleri en fazla avuç içi, ayak tabanları, başın ön kısmı, ense, boyun ve omuz gibi, vücudun üst kısımlarında bulunur. Normal vücut sıcaklığı olan 36,5 derecenin korunması için terlemek çok önemlidir. Bu değer koltuk altından ölçülen sıcaklık olup, vücudun değişik bölümlerinde farklılıklar gösterir. Örneğin ağızdan veya makattan ölçülen sıcaklık 37-37,5 derece civarındadır. Erkeklerde testisleri barındıran skrotum denilen torbaların sıcaklığı vücut sıcaklığından en az 1 derece daha düşüktür. Çocuklarda vücut sıcaklığı erişkinlere göre daha yüksektir.)