Kendi halinde sıradan insanların savaş istediklerini pek sanmıyorum.
Savaşı çıkaranlar Tanrılardır. (iktidar sahipleri) İktidar zenginliği getirir dolayısıyla tanrılar zenginliğe susamışlardır. Bedeli ne olursa olsun onlar için bir önemi yoktur. Kimi iktidar için kardeşini boğazlar, kimi sözde din uğruna topraklarını genişletir. Kimi terör riski adı altında savaş başlatır. Kimi ari ırk saplantısı yüzünden kendi halkının engelli vatandaşlarını bile yok etmekten geri durmaz. Yani liderlerin bizim barış isteğimizle zerre ilgilendiklerini sanmıyorum. Yine de bir araştırmaya göre;[1]
İlkel / Törensel Savaş
İlkel ya da Neolitik savaş, törensel bir savaş haliydi. Bu, bir tür pusu anlayışının kilit rol oynadığı veya da yüz yüze yapılan bir savaş türünden ibaretti. Çoğu zaman yılda bir ya da iki kez, ekme veya hasat hariç, sıcak ya da soğuk dönemlerde gerçekleşirdi. Rakipler arasındaki toplumsal gösteri sıklıkla törenden önce, sonra ve törenin ortasında gerçekleştirilirdi. Bu ilkel savaşların çoğu kanın ilk döküldüğü ya da ölüm gerçekleştiği zaman sonlanırdı. Kaybeden kabile yas ayini yapardı. Kazanan ise verimlilik ve arındırma ayinlerini müteakip bir kutlama yapardı. Özetle sembolik düşman diyebiliriz.
Siyasi / İhtiraslı Savaşlar
Neolitik dönem savaşlarının tersine, siyasi / ihtiraslı savaşlar, diğer halkların ve kaynakların ( su, hammadde, para, güç) üzerinde siyasi hâkimiyet kurmanın uzantısıdır. Bu tarz savaşlar dördüncü bin yılda başlayıp bir süre devam etti. 18. yüzyılın sonuna kadar ara sıra diğer savaş tarzlarıyla aynı zamanda sürdü. Bu ulus devlet savaşları, savaş betimlemelerimizin yanı sıra tarihimizin büyük bir kısmına da hükmeder. Köylü tabanlı kültürler son derece merkezileşmiş, hiyerarşik olarak organize olmuş ve düzenli ordulara sahip olmuştur. Savaş beraberinde yeni teşvikler getirmişti: güç ve meta, toprak ve altın.
Epik / Yüceltici Savaşlar
Savaşın üçüncü türü, savaşın ikinci türüyle var olan ve onunla gelişen epik savaştır. Bu savaşlar, eğitilmiş profesyonel askerlerin hiyerarşik ve karmaşık bir düzende olmasından dolayı öncekilerden farklıydı. İlyada ve Mahabharata gibi şiir ve edebiyat, savaşın dramatik durumunu ve savaşçının değerini yüceltmiştir.
Kutsal Savaşlar: Tanrı Adına
Savaşın dördüncü türü Tanrı adına yapılan veya böyle bir görünüm verilen Kutsal Savaştır. Savaşçının düşmanı Tanrının düşmanıdır.
Savunma Savaşları: Bir Grup Veya Ülkeyi Korumak
Savaşın beşinci türü yirminci yüzyılın savunma savaşıdır. Bu savaş yöntemi günümüzdeki son derece etkili teknolojik kullanımının yanı sıra kutsal savaşlardaki gibi altında yatan benzer amaçların bazılarını da barındırır. Bu mekanize olmuş günümüzdeki savaşı eşsiz kılan özelliği, onun savunma konusundaki bakış açılarıdır. Son yüzyıldaki tüm savaşlar, savaşa katılanlarca, saldırgan bir dış düşmana karşı savunmada olmak olarak algılanmıştır. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, Kore, Vietnam, Grenada ve Orta Amerika’daki yakın zamanlardaki diğer savaşlara katılan Amerika, bir müttefike yardım etmek, özgür dünyada barışı muhafaza etmek ya da kendisini dinsiz komünist yayılımından korumak için savaşmıştır.
Terörist ve Gerillacı Savaşlar: Görünmeyen Bir İç Düşmana Karşı Savunmacı
Bu düşman, avı için,saldırı olarak tanımlanamayan sinsi, adeta görünmez bir tehdittir. Bir üniforma giymez ya da alenen yaklaşmaz, ormanda yaprakları kullanarak gizlenir ve şehirde veya ulaşımın işlek olduğu büyük merkezlerde kılık değiştirerek masum bir görünüşe bürünür. Saldırıya geçmeden önce, avı olarak seçtiklerini çoğu zaman canı istediği şekilde bir araya toplayarak terörü ve nefreti niçin yaydığını açıklar.[1][1][1][1]
Kaynaklar
- OFER ZUR. Savaşin Psiko-Tarihi: Kültür, Ruh Ve Düşmanin Birlikte Evrimi. Alındığı Tarih: 11 Mart 2024. Alındığı Yer: Dergipark | Arşiv Bağlantısı