Ne a-priori ne de a-posteriori, hem a-priori hem a-pasteriori
ve biraz da METAZORİ...
a-priori: Deneyden önce ve deneye ihtiyaç duymadan, yalnızca akla dayalı olarak doğruluğu kabul gören “ÖNSEL” önermelere verilen isimdir. Örneğin “insan iyi bir varlıktır”gibi.
a-posteriori: Deneye, deneyime dayalı “SONSAL” ( deneyden sonra) önermelere verilen isimdir. Örneğin “dünya yuvarlaktır” gibi.
Bütün mesele toplumsal bir varlık olan insanın "ben" ve "diğer herkes" değerlendirmesinde.
" Ben" bir, "diğer herkes" birden çok.
Ben, şayet toplumsal bir varlıksam ve bir arada yaşama zorunluluğumdan dolayı ancak başkaları ile birlikte var olabiliyorsam, başkalarının menfaati aynı zamanda benim de menfaatim ve kollamak zorundayım.
Ben, şayet bana yapılmasını istemediğim şeyi yaparsam, misli misli karşıtına cevaz ( onay) vermiş olurum ve itiraz hakkım da olmaz. Ancak bundan kaçınırsam karşımdaki herkesin kaçınmasını bekleme ve talep etme, olmadığında reddetme hakkım meşru olur.
Karşımdaki herkes aynı zamanda ben gibi benlerin( bir artı birlerin) toplamı ve özünde ben gibi kaygılar ile hareket ederse, ettirebilirsem, kendimi daha güvende hissederim. Bu bana hem daha özgür ve güvenli bir ortamda hayatta kalma ve üreme imkanı yaratır hem de beni biz yaparak daha güçlü kılar.
Dolayısı ile iç rekabete gereğinden daha fazla zaman ve enerji harcamayarak, yarınımı da, neslimin yarınını da garanti altına almış olurum.
İşte buna kültür, kat kat ve sabır ile inşa ettiği gökdelene de uygarlık adı veriliyor. En büyük ödül: Besin zincirinin tepesi, evrimin ise uyum diye bas bas bağıran hak edilmiş zaferi. Köleci toplumdan (sınıflı toplumlardan) bu yana tek bir şey eksik: Evrimin kendisine de meydan okuyacak cüreti sağlayan ve esasında doğamızın ta ilkel komünal toplumdan bu yana genetiğimize kazıdığı, ancak bugün unuttuğumuz, bize unutturulan örgütlülük...
Yani özetle türümüzün “hakkın haklıya teslim edilmesi” anlamı verdiği adalete muhtacız ve adil olmaya da mecburuz. Tıpkı bir arada yaşamaya mecbur oluşumuz gibi.
Bugün; bilimi, evrimi, doğayı reddeden bir ( kapitalist) sistemin hegemonyasında ve küresel ölçekte yaşanan bunca adaletsizliğin, bundan kaynaklı insanlığın yönünü, türümüzün geleceğini tehdit edecek boyutlarda, kaybetmek üzere oluşunun yegane sebebi; bu temel, evrimsel zorunluluğun, teknolojik gelişmenin kibri gölgesinde önemsenmiyor oluşudur. Aynı zamanda bindiğimiz dalı kestiren…Sevgiyle…