Bu soruya cevap vermeden önce ilkin hücrenin ne olduğuna ve nasıl ortaya çıktığına bir göz atmak gerekiyor.
Hücre zarının yapısı lipittir yani yağdır. Yağlar, abiyogenezde, yani cansızlıktan canlılığa olan evrimde, çok önemlidir. Çünkü yağ molekülleri amfitatik yapıdadır, moleküllerin bir ucu hidrofilik (suyu sever) iken diğer ucu hidrofobiktir (suyu sevmez).
Bundan dolayı yağ molekülleri suyun içerisinde içi su dolu küre biçimini alırlar. Ayrıca küresel form, yağların en düşük potansiyel enerjiye sahip olmasını sağlar ve bu da bir kimyasal için en dengeli haldir.
Canlılığın cansızlıktan evrimi sırasında denizler resmen bir "kimyasal çorbaydı". Su içinde sayısız tepkime oluyor ve yeni moleküller meydana geliyordu. Yağ moleküllerinin bu şekilde küre halini almasıyla tepkimeler bu moleküllerin içinde gerçekleşmeye başladı. İşte bu yapıya koaservat veya diğer adıyla ön hücre adı verilir.
Canlılığın evriminin başlarında sayısız ve her çeşit kombinasyona sahip koaservat mevcuttu. Bunlar arasından çevredeki en iyi şekilde kimyasal olarak etkileşen, içinde en uygun tepkimeleri barındıranlar varlıklarını sürdürürken diğerleri elendi (Örneğin bazıları aşırı tepkime meydana getirerek patladı, bazıları ise neredeyse hiç tepkime meydana getiremeyerek canlılığa evrim yolunda elendi). Bundan sonraki süreç genetik materyalin ve ardından bu materyalin aktarımının evrimine kadar uzanıyor.
Yani canlılığın evriminde ilk hücrelerin, daha doğrusu ön hücrelerin üreme yeteneğine sahip olduğunu varsaymıyoruz. Zaten bu süreçte her çeşit kombinasyona sahip sayısız koaservat ortaya çıktı. Üreme, sonradan evrilen bir mekanizma.
Ayrıca sorunuzda üreme, canlılığın ortak özelliklerinden biri olarak belirtilmiş. Her ne kadar eğitim müfredatında canlıların ortak özelliklerinden üreme, beslenme, solunum vb. olarak bahsedilse de bilimsel olarak bir canlı şu 2 kritere sahiptir:
- Organizma
- Aktivite (Metabolizma)
Canlı, bir bütün içerisinde bünyelerinde meydana gelen çeşitli kimyasal tepkimeler ile ürettiği enerjiyi aktif olarak kullanarak entropiye karşı koyan varlıktır.
Dolayısıyla aslında canlı ile cansız arasında belirgin bir fark yoktur. Hatta bilimsel veriler, canlılığın cansızlık içerisinde evrimleşen özel bir form olduğunu göstermektedir. Koaservatlar buna güzel bir örnektir. Birtakım yağ molekülleri ve diğer kimyasalların bir araya gelmesi ile yukarıdaki canlı tanımına uyan bir varlık ortaya çıkmaktadır. Tabii ki kimyasal tepkimelerden ortaya çıkan enerji rastgele amaçlar için kullanılmamalı, entropiye karşı koymak için, sürerliliğin sağlanması için kullanılmalıdır. Zaten bunu yapabilen koaservatlar varlıklarını sürdürürken yapamayan koaservatlar yok olmuştur.