Bildiğimiz gibi iki tip gıdıklama vardır: hafif, hoş bir türde ve ağır, dayanılmaz bir türde. Hafif olan bu gıdıklama knismesis olarak bilinir. Knismesis; hafif hareketten kaynaklanan bir histir, tıpkı; birisinin parmaklarını derinizin üzerinde hafifçe gezdirmesi gibi. Bu durum birçok şeyden daha kaşındırıcıdır ve bu hareketi kendi kendinize yapabilirsiniz. Ağır gıdıklama ise gargalesis olarak bilinir ve vücudun kolay incinir bölgelerinde (örneğin; ayaklar, karın ve koltukaltı gibi) yoğun bir hareketin neticesinde ortaya çıkar. Knismesisin aksine bu tarz bir gıdıklamayı kendi kendinize yapamazsınız.
Bir kimsenin knismesisi kendi üzerinde yapabilirken, gargalesisi neden yapamadığının sebebi tamamen bilinemiyor. Ancak şöyle izah edilebilir; knismesis daha duyusal bir his iken, gargalesis; bizim uyarana verdiğimiz içgüdüsel bir tepki olarak karakterize edilebilir. Gıdıklanabilir olmanın; evrimsel bir uyarı (ikaz) biçimi ve savunma sisteminin bir parçası olabileceği düşünülüyor. Hafif dokunmaya verilen tepki; bize yabancı bir şeyin bize dokunuyor olduğu bilgisini verir, örneğin bir yılanın üzerinizde sürünmesi ya da bir örümceğin elinizin üzerinde yürümesi gibi. Ağır dokunuşlara verilen yoğun tepki ise biraz daha karışıktır. Eğer vücudunuzun en çok gıdıklanan yerlerini düşünürseniz; bu yerlerinizin en hassas yerleriniz olduğunu da farkedersiniz: boyun, koltuk altları, ayaklar ve karın. Gıdıklandığımızda aşırı rahatsız oluşumuz; bizi bu hassas yerlerimizi korumamız için tetikleyen evrimsel bir sistem olabilir. Gıdıklama beynimizin acıyı bekleyen kısmını aktifleştirir ve atalarımızın ebeveynleri tarafından onlara kendilerini savunmaları gerektiğini öğretmek için kullanılmış olabilir.[1]
Dolayısıyla bence gıdıklanınca adrenalin salgılanıyor ve bu da idrara sebep oluyor.
Kaynaklar
- Gürkan Akçay. Alıntı1. Alındığı Tarih: 22 Mayıs 2023. Alındığı Yer: Bilim Fili | Arşiv Bağlantısı