Neden dünyada herkes aynı dili konuşmuyor?
Bu sorun binlerce yıldır insanları rahatsız etmektedir. İncilde bu sorunun sebebi olarak insanların günah işlemesi verilmiş ve bu durum tanrının bir cezası olarak lanse edilmiştir. Gerçekten sinir bozucu bir durum olan farklı diller, iletişimi, gelişimi ve dostluğu engellemiş, ne yazık ki savaşlara varabilen toplumsal olaylara neden olmuştur. Buna çözüm olarak ortak dil oluşturma çabaları olsa da maalesef başarılı olamamıştır. Tanrının cezası, elimizden hiçbir şeyin gelmediği ilahi bir gadap gibi görünmektedir. Bu mistik açıklamaları bir kenara bırakır ve biraz akıl yürütmeye çalışırsak durumun hiçte öyle olmadığını anlamakta zor olmayacaktır. (belki de zordur)
Problem tamamıyla bilginin iletim hızındadır. Evrimin bazı temel ögeleriyle büyük bir benzerlik göstermektedir bu durum.
Evrimin temel mekanizmalarından birini ele alırsak eminim daha sözlerimi bitirmeden nedenini anlayacaksınız.
İzole olmak evrimleşme için önemli kıstaslardan biridir. Yeterince izole olmayan popülasyonlar sürekli bir gen alışverişinde bulunurlar ve bu, totalde büyük ayrışmalara izin vermez. Küçük farklılıklar sürekli birikemez. Popülasyon ya genetik sürüklenmeyle ortak olarak değişir ya da değişmeden kalır. Sonuç olarak farklı türler, daha oluşamadan büyük kitlenin ortalama potasında erimeye mahkum olur. İzole durumda olmamanın, türleşmeyi neden engellediğini anladığımıza göre izole olmaktan kastımızın tam olarak ne olduğuna dikkatleri çekmek istiyorum.
İzole olmak demek genetik alışverişin ve etkileşimin yeterince uzun bir süre olmaması demektir. İzole olmaya sebep olan bir çok unsur vardır. En basitinden nehirler genetik alışverişe engeldirler. Nehri geçemeyen hayvanlar için bu, bir izole sebebidir. Nehir sonsuz değildir elbette ama sonsuz olmasına gerekte yoktur. Yeterince uzun bir süre için gen alışverişinin engellenmesi, az sayıda olan bir genetik varyasyon popülasyonunun bile türleşmesine imkan sağlayabilir. Bu küçük varyasyon popülasyonu, tam olarak sınırları kesin olmayan bir raddeden sonra öyle bir noktaya sürüklenir ki artık nehrin kaynağındaki dağı dolaşıp öteki taraftaki akrabalarıyla buluşsalar bile, onlarla gen alışverişi yapamaz hale gelirler. Alın size yeni bir tür. Bu durumun nesillerce süren bir kavuşma sekansı olduğunu akıldan çıkarmamak elzemdir. Dünya, zannettiğimizden çok daha büyük bir yerdir. Gezmeye bir ömür yetmez. Bu sebeple bir şekilde birbirlerini bulamayan popülasyonlar, birbirlerini elimine edemedikleri için ortalama bir populasyon olma özelliğinden çıkarlar ve iki ayrı ortalama popülasyon ortaya çıkarırlar. Bu izolasyon, nehir de olabilir, dünyanın çok büyük olması da.
Gelelim şimdi neden farklı diller konuştuğumuza. Evet nesillerce akrabalarımızdan uzak bir yerde vakit geçirmemiz, bizi dil olarak farklı yerlere sürükler. Örneğin afrikada ortak bir dilimiz olduğunu varsayalım. Bu dil 100 kelimeden oluşsun. Hepimiz sürekli birbirimizle iletişim halinde olduğumuz için, bulunduğumuz yerde de başka kelimeye ihtiyaç olmadığı için bir iki farklı konuşan kişi fazla göze batmayacak ve, ya o bir iki kişinin uydurduğu kelimeler ortak malımız olacak ya da o kelimeler, nesiller sonra, kullanmaya kullanmaya unutulacaklardır.(genetik sürüklenme benzeri bir durum) Sonuç olarak farklı bir dil oluşmayacaktır.(ilk dilden farklı olsa da ortak bir dil olacaktır) Sonra bazılarımız sahra çölüne göç edecek, bazılarımız da soğuk iklimlere gidecektir. Bu ortamlarda hem farklı ihtiyaçlar olacağından hem de yeni uydurulan kelimeler diğer topluluğa ulaşamadığından ortak bir dil gelişimi göstermeyecektir. Farklı sürüklenmeler sonucu öyle bir raddeye geleceğiz ki artık ortak olan neredeyse hiçbir kelimemiz kalmayacaktır. İşte bu durumda bir dahaki karşılaşmada birbirimizi anlayamayacak duruma geleceğiz.
Birbirinden farklı diller de işte bu şekilde oluşmuştur. Ortak medeniyet ve kültür de buna bağlı benzer sebeplerle yoktur.
Yalnız bu, hiç ortak noktamız olmadığı anlamına da gelmez. Evrimde nasıl ki genetik benzerliklerle bazı sonuçlara varabiliyorsak, dilde de benzeri bir durum söz konusu. Şalom ve selam gibi, hello ile hallo gibi, baba ile papa gibi daha sayamayacağım nice benzer kelimeler mevcuttur.
Zorlama bir bilinçle bu durumun önüne geçmekte ne yazık ki mümkün görünmüyor. Bizler her ne kadar ortak bir dil oluşturmaya çalışsakta sürüklenme kaçınılmaz olacaktır. Daha aynı ülkede bile farklı kültürler ve anlayışlar gelişmekteyken ve bunu engelleyemiyorken, tüm dünyada ortak kültür yaratma çabaları boşunadır. "boşuna" biraz sert kaçmış olabilir zira tamamen boşuna değildir. Nasıl ki her canlı, hücre veya hücrelerden oluşuyorsa, her dil ve kültürde de ortak bazı mekanizmalar olmak durumundadır. Empati ve ahlak gibi. Bunlar ortak değerlerdir çünkü devamlilığımızın temel zorunlulukları karşılamak için yegane araçlardır. Yine diller de temel olarak nesnelerden ve fiillerden oluşur. Her dilde bir "şey", bir faaliyet yapar ve bu o kadar ortak ve zorunlu bir özelliktir ki değiştirilmesi, bizzat dilin varlığını engeller.
Eşit haklar gibi değerlerin ise hücre gibi temel bir mekanizma olduğunu ve ileride yapay zeka ile birlikte neredeyse kesin ve mutlak bir duruma evrimleşeceğini umuyorum.
665 görüntülenme
Kaynaklar
-
Yazar Yok. Wikipedia. (29 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 29 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Bağlantı
| Arşiv Bağlantısı