Gayet basit...
Din adamları ulu bir yaratıcıya, bu yaratıcının Dünya'ya kitap ve peygamber gönderdiğine ve tüm evreni ve içerdiklerini de bu yaratıcının var ettiğine inanıyorlar. Başka herhangi bir açıklamaya ihtiyaç duymuyorlar. Bu nedenle de Yaratılışçılık inancını benimsiyorlar.
Bilim ile ilgilenen insanlar ise, doğaları gereği bilimsel bilgiye, kanıta, deneye, gözleme ihtiyaç duyuyorlar ve bilime güveniyorlar. Yer yüzündeki canlıların yaşam dinamiklerini inceleyen bilim insanlarının yaptıkları çalışmalar da evrim dediğimiz olguyu ortaya çıkardığı için evrime yöneliyorlar.
Ancak genel sanrının aksine bilime güvenenlerin evrime yönelmesi bir inanış değil. Bir inanç, inanç biçimi değil. Yaradılışçılık ise bir inanç. İkisi çok farklı yöneliş ve güven biçimleri. Dinamikleri farklı. Yaradılışçılığın kanıta, evrimin ise inanmaya ihtiyacı yok. Ben Allahın varlığına ve her şeyi Allahın yarattığına inanıyorsam konu kapanmıştır. İsteyen istediği argümanı, kanıtı, gözlemi, deney sonucunu sunsun inanmaya devam edebilirim ki zaten hiç bir bilimsel çalışma bir yaratıcının yokluğunu kanıtlamaz, buna niyetlenmez bile. Böyle bir çalışma yok, hiç olmadı. Yaratıcı bilimin umurunda bile değil. Her şeyi bir kenara bırakın yokluk zaten kanıtlanamaz, kanıt gerektirmez. Evrimde ve herhangi bir bilimsel teoride ise inanmak gereksiz çünkü kanıtlar gerçeği zaten gösteriyor. İnansak da inanmasak da gerçek orada duruyor. Bakmak yeterli.
Sorun aslında inanç sistemlerinin bilimin sahasına girmesi. Dediğim gibi inanç doğası gereği kanıta ihtiyaç duymayan bir güven biçimi olduğu için bilimin ilgi alanında değil. Bilim, inançlar ve insanların inanma dinamikleri üzerine bir şey söylemez. İsteyen istediğine inanır, bilim buna karışmaz. Ama birileri kalkıp "Dünya 6 günde yaratıldı" denildiğinde kavga başlıyor. Bu bilimsel olarak araştırılabilir, sınanabilir ve yapılacak çalışmaların sonucunda doğrulanabilir ya da yanlışlanabilir bir iddia. Ama inanç sahipleri aslında herhangi bir bulgu ile gelmiyorlar. Bu 6 gün iddiasına inanan bir kişiden, bu bilginin doğruluğuna dair kanıt, bulgu isteseniz size bir kutsal kitap veriyor. Bu bir bulgu değil ki. Bilim çalışıyor, gerçekleri buluyor ve bulunan herhangi bir gerçek, inanç sistemlerinin iddia ettikleri ile çelişince böyle anlamsız ve gereksiz tartışmalar çıkıyor. Çünkü bilimin ortaya çıkardığı gerçekler, insanların inançlarını sarsıyor. Aslında bilimin amacı bu değil. Bilim sadece gerçekleri arıyor, bu kadar. Ortaya çıkan gerçeğin ne anlama geldiği ayrı bir konu.
Bu tip çatışmaların çoğu kavram karmaşasından besleniyor. İnanç başka, bilim bam başka bir şey. Keşke insanlık, ikisini karıştırmamayı becerebilse.