Evrim Ağacı'nda bunun üzerine bir podcast var, aşağıda paylaşacağım.[1] Ama bence bu podcastte anlatılanlar bu sorunun cevabı sayılmaz. Görebildiğim ve dans edebildiğim kadarı ile cevap şuna yakın bir şey olmalı:
Sanat düşünürü Herbert Read'in sanat ve Toplum kitabına enfes bir tespit var. Diyor ki duygular, insanların belirli durumlarla karşı karşıya geldiklerinde ortaya çıkan içsel uyarılardır. İnsanoğlunun, bu duyguları, söz konusu durumlar ortaya çıkmadan, dışsal etkilerle bilinçli biçimde uyarmayı akıl etmesi müthiş bir keşifti. Ve insanoğlu bu keşfi, ritüel dediğimiz etkinlikle gerçekleştirdi. Bir ritüel gerçekleştiriyorsunuz ve normalde ortaya çıkmayacak olan duygular ortaya çıkıyor.
Yani çok çekici bir karşı cins gördüğümüzde aşk hissederiz. Ama ortada çekici bir karşı cins yokken de aynı hissi tetiklemenin bir yolu vardır. İşte bu ritüel ile mümkündür.
Peki ritüel dediğimiz şey nedir? Sanat. Sanatsal bileşenler. Müzik, anlatı, söz, dans, kıyafet, tasarım, renk ve temelde tanım olarak "...mış gibi yapma" olan drama. Ortada karşı cins yok, var"mış gibi" yapıyorsunuz ve aşk hissediyorsunuz. Bu şekilde de ortada hiç bir şey yok iken her tür duyguyu hissedebilme olanağına erişiyoruz. Bu anlamda da sanatçı dediğimiz kişi, bizleri, ortada belirli duyumlar yok iken belirli duygulara sokabilen kişi oluyor.
Dans, insanın yüksek duygulanma yaşadığı gerçek durum, eylem, etkilniklerin, "mış gibi" yapıldığı hâli. Tehlike hâlinde kaçmanın, coşku hâlinde sevincin, aşk hâlinde seksin, dehşet hâlinde korkunun vs. Müzik, ortam, ışık, giysi, ritim vs. de o duygunun ortaya çıkması için ihtiyaç duyulan dış etkileri oluşturuyor. Onlar bizi bir kafaya sokuyor, biz de o duygu durumunun bedensel ve görsel "mış gibi"liğini yapıyoruz.
Müzik, ışık, ortam, ritim vs. sonlanınca dansa devam edemeyiz. Çünkü söz konusu dış etkiler bitmiş ve biz de o duygu durumundan çıkmış oluyoruz. Ortada durum yok iken yapay olarak yaşadığımız duygulanmaya devam edemiyoruz çünkü o yapaylığı oluşturan durum da bitmiş oluyor.
Daha da detaya inilebilir ama özetle açıklama böyle. Dans her ne kadar çok da matah bir şeymiş gibi görünmese de, belirli bir kesim tarafından anlamsız görünüp dışlansa da (10 yılı aşkın süredir tango yapıyorum, bol bol bu yorumlara maruz kaldım) aslında çok uzaktan gelen zayıf bir ritim duyup ayağımızı müzikle ve ritimle uyumlu biçimde yere vurmamız da bir dans. Aslında herkes, istisnasız herkes dans eder, etmiştir. Hayatında hiç dans etmemiş tek bir insanın var olduğuna inanmıyorum. İçinde dans olmayan tek bir toplum ve kültürün var olduğuna da. Dans hayatın en direk ve duygulu "mış gibi" hâli. O nedenle bir sanat zaten.
Kaynaklar
- F. Birinci. Neden Dans Ediyoruz? Dans Etme Davranışı Nasıl Evrimleşti?. (20 Mayıs 2018). Alındığı Tarih: 30 Mayıs 2023. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı