Bunu anlamanızın en kolay yolu, Popper'ın söylediği gibi "Bütün kuğular beyazdır." hipotezini ispatlamak için 1000 tane beyaz kuğu bile bulmanın yetmemesi; ama hipotezi çürütmek için 1 tane siyah kuğunun yetmesi gibi düşünmektir. Bell Eşitsizliği deneyleri, o 1 siyah kuğuyu göstermektedir - ki 1 tane de değil, yüzlercesini göstermektedir.
Bu videoyu izlerseniz daha iyi anlayabileceğiniz üzere, Bell Eşitsizliği deneylerinin (bunlara kısaca "Bell Testi" diyoruz) yaptığı şey, kuantum parçacık çiftlerinin klasik dünyanın sınırlarını aşıp aşamayacağını görmektir. Eğer kuantum parçacıklar klasik bir doğaya sahiplerse, ne yaparsanız yapın Bell Eşitsizliğini ihlal edemezler. Yani bunu şöyle düşünün:
- Bir nesne klasik ise, Bell Eşitsizliği'ni kesinlikle ihlal edemez.
- Bir nesne Bell Eşitsizliği'ni ihlal ediyorsa, klasik bir nesne olamaz.
Dolanık parçacıkların yaptığı, Bell Eşitsizliği'ni ihlal etmek. Dolayısıyla klasik-ötesi bir doğaya sahip olmalılar.
Açıklamanızdaki şu kısım doğru değil: "belirli açılarda elektronlar arasında gizli bir iletişim var belki de biz açıları değiştirince bu iletişimi bozuyoruz?"
Elektronların %100 zıt sonuç vermesini zaten gizli değişkenle de açıklayabilirsiniz, uzak mesafeden ürpertici etkileşimle de. Bohr ve Einstein'ın aynı kısır tartışmada dönüp durmalarının nedeni, %100 sonuçlar veren vakaların ötesini görememiş olmalarıydı. Bell Eşitsizliği'nde ihlal edilen sınırlar, ancak ve ancak gizli değişken yoksa ve parçacıklar birbirleriyle anında iletişim kurabiliyorlarsa aşılabilecek sınırlar. Deneylerin dahiyaneliği zaten burada (neden böyle olduğunu tekrar anlatmayacağım ama detaylı öğrenmek isterseniz şu yazımızı okumalısınız).