Bilgim olmadığı için asıl sorunuzu atlayarak açıklama kısmındaki -bir çok cevabı olan- son sorunuza konu bağlamında bir cevap vermek istiyorum. Bilim camiasındaki konsensüs (görüş birliği), konuyla ilgili çok net kanıtların varlığı sebebiyle, "ırk" kavramının toplumdaki tanımlarının biyolojik bir temelinin olmadığı, sosyal olarak inşa edilmiş bir kavram olduğu yönünde. "Irk" kavramının bilimsel geçerliliği olduğunu savunan bilim insanları var. Bu insanların argümanları bilimsel olarak çürütülmüştür ve "sahtebilim" olarak sınıflandırılır. Genetik araştırmalar, aynı grup içindeki iki bireyin genetik farkının rastgele gruplardan seçilmiş iki bireyin genetik farkı ile aynı düzeyde olduğunu kanıtlamıştır. Aynı türün içerisinde farklı ırklardan bahsedebilmek için, popülasyonların birbirlerinden ayrışarak izole olmaları ve bu izolasyon sebebiyle grupların çiftleşemiyor olması gerekir (Çiftleşmeyi engelleyen başka izolasyon mekanizmaları da var). Dolayısıyla bizler için, fenotipik farklılıklar üzerinden yapılan ırk sınıflandırmasından söz edilemez; bu artık biliniyor. Çekik gözlülük ya da deri rengindeki bariz farklar, atalarımızın geçirdiği geçici izolasyon dönemlerinden kalma birer atasal mirastır.
Peki neden ırksal bir ayrıştırma yapılıyor ve neden bu sözde farkılık toplumların grupları "üstün" ya da "aşağı" olarak sınıflandırması yönünde kullanılıyor? Konu bağlamında bunun yalın bir cevabı olduğunu düşünüyorum. Gruplaşma, hayatta kalma mücadelesinde bir çok canlı türünde avantaj sağlamış bir strateji. Bu bir çok hayvan için temel bir davranışsal özellik. "İyi" ve "kötü" kavramları da doğanın amaçsızca sebep olduğu farkların bizim perspektifimizdeki adları (Bu tanımlama kötülüğü basite indirgeyerek meşrulaştırmaz.) Eğer yapısı yozlaşmaya elverişli olan bir grubun başına kötü biri geçerse, bu lider, grubun varlığının sürdürülebilmesini sağlayacak belirleyicileri sahip olduğu yozlaşmış hayat görüşü üzerinden belirleyip grubu kendi amaçları doğrultusunda yönlendirerek amaca giden her yolu kullanacaktır.
1. Dünya savaşının ardından galip güçler, yenilen Almanya’ya toprak, ordu ve ekonomik olarak ezici şartlar dayattı. Savaşın ülkede yarattığı yıkım ve ekonomik bunalım ülkenin Adolf Hitler’e daha da yakınlaşmasını sağladı. Nazi Partisi, aşağı bir ırk olduğunu iddia ettikleri Yahudilerin üstün bir ırk olan kendilerinin ekonomilerini sömürdüğünü ileri sürerek yozlaşmayı körükledi. Yani grubun başına kötü biri geçti, grubun varlığının sürdürülebilmesini sağlayacak belirleyicileri sahip olduğu yozlaşmış hayat görüşü üzerinden belirleyip grubu kendi amaçları doğrultusunda yönlendirerek amaca giden her yolu kullandı.