Merhabalar,bahsettiğiniz durum tam olarak felsefe ve etiğin(ahlak felsefesi) göreceli olmasından kaynaklıdır. Şimdi sorduğunuz soruya daha iyi bir yanıt aramak amacıyla etiğin niçin göreceli olduğuna değinelim. Ahlak kavramı insanlar varolduğundan beridir varlığını sürdüren ve başlangıcı insanlığın başlangıcı ile aynı olan bir müessesedir. İnsanlık ilk varolduğunda henüz devlet ya da insanları birleştiren bir başka sosyal kurum bulunmadığından insanların tamamını kapsıyan bir yasa yoktu. Fakat bu durum insanlara sorun çıkarıyordu. İnsanlar genel bir sözlü yahut yazılı bir yasa çerçevesi içinde birleşmediğinden herkes kendi doğrularına göre hareket ediyor ve bir kaos oluşuyordu. İnsanlık bu kaosu engellemek amacıyla ilk olarak yazılı olmayan sözlü yasalar etrafında uyum sağladılar. Bu sözlü yasalar zamanla ahlak yasalarına dönüştü ve yazılı kanunların temeli bu sözlü yasalar oldu. Fakat bu yasalar son derece göreceliydi ve evrensel değildi. Yani yasalar çıktığı bölgelere göre değişiyordu. Örneğin sıcak bir bölgede kalın bir kıyafet hediye etmenin kabalık sayılması gibi bölgesel adetler bulunmaktaydı. Bu yüzden bireylere ve toplumlara göre ahlak değişken bir yapıya sahipti. Bu durum hala böyledir çünkü insanlık olarak ne tamamıyla aynı bölgede yaşıyoruz,ne aynı eğitimi aldık, ne de aynı ailede büyüdük... Umarım yardımcı olabilmişimdir:)