Tıp tarihindeki herhangi bir hata ile modern tıbbın yöntemleri arasında doğrudan hiçbir ilişki kurulamaz. Bir noktada belli tıbbi hataların yapılmış olması, bu hataların tekrar yapılacağını garanti etmez. Tam tersine, bilimin hataları kabul edip bu hataları minimize edecek uygulamaları devreye sokması, yani dogmatik olmaması sayesinde bu hatalardan çıkarılan dersler, sonradan tekrar aynı hataya düşme ihtimalini azaltmaktadır. Hepsi bir yana, Thalidomide ile herhangi bir aşı arasında ilişki kurmak, tıp ve biyokimyadan hiçbir şey anlamamış olmayı gerektirir.
Thalidomide Faciası ile mRNA Aşılarının Alakasızlığı
Thalidomide faciasını çok iyi okumak gerekir. Thalidomide ile mRNA örnekleri aşırı alakasız iki konu; basit bir farkındalıkla başlayalım: Thalidomide faciası 60 küsür yıl önce yaşandı. Bugün mücadele verdiğimiz koronavirüsleri, neredeyse o olay yaşandığından beri tanıyoruz ve aktif olarak araştırıyoruz. 70 küsür yıldır mRNA deneyleri, 30 yıldır mRNA aşısı araştırmaları yapılıyor. mRNA aşıları, Thalidomide çıktığındaki kadar "genç" bir ilaç değil. Hatta mRNA aşıları, bir "ilaç" bile değil!
Burada ilaç-aşı farkını hızlıca hatırlamakta fayda var: İlaçlar, vücudumuzdaki biyokimyasal süreçleri değiştirerek sorunları çözmeyi hedeflerler. Bu sırada beklenmedik etkilere neden olarak uzun vadeli etkilere sahip olabilirler. Ayrıca birçok ilacın yıllarca düzenli olarak kullanılması gerekir; bu nedenle sadece başınız ağrıdığında aldığınız bir ağrı kesicinin "uzun dönem" etkilerinden endişe etmezsiniz. Ama ömrünüz boyunca kullanacağınız bir kanser ilacının uzun dönem etkilerinden endişe etmeniz normaldir (ve bilim insanları da bu nedenle didik didik araştırırlar).
Aşılar ise biyokimyasal süreçlere müdahale etmezler; virüsün hâlihazırda vücudumuza sokacağı genlerin daha ufak bir kısmını veya virüsün bazı parçalarını veya zayıflatılmış bir versiyonunu vücudumuza sokarlar. Bu sayede bağışıklık tepkisini tetiklerler ve o virüse veya bakteriye karşı direnç geliştirmemizi sağlarlar. Yani ilaçlarda etkiyi yapan ilacın kendisidir; aşılarda işi yapan asıl şey doğal olarak sahip olduğumuz savunma sistemidir. Ayrıca aşılar genellikle bir veya birkaç kez olunur. Ömür boyu sık sık alınmadıkları için, uzun dönem etkilerinden endişe etmek için bir gerekçe yoktur.
Tüm bunlar, aşıları doğal olarak daha güvenli bir tıbbi prosedür hâline getirmektedir. Bugüne kadar, uzun dönem etkileri nedeniyle faydaları elimine edilmiş olan ve dolayısıyla aşıyı genel geçer olarak "zararlı" hâle getiren, veya yan etkileri 2 aydan daha uzun bir süre sonunda ortaya çıkan hiçbir aşı vakası yaşanmamıştır.
Thalidomide ise bir aşı değildi, bir ilaçtı ve gebelik gibi özel bir durumdaki etkileri yeterince kontrol edilmemişti (Thalidomide'in gebelikte olan haricinde ciddi bir yan etkisi yoktur). Ayrıca bir mide bulanması ilacı olduğu için, özellikle de gebelik sırasında düzenli olarak alınması gerekiyordu; 1-2 defa alınan bir ilaç değildi. Gebelik üzerindeki etkisi kontrol edildiği anda, teratojen etkili olduğu, yani anneden bebeğe geçebildiği anlaşıldı.
mRNA aşılarının güvensiz olduğunu gösteren hiçbir veri olmadığı gibi (mRNA, gebelerde de test edilmiş ve hiçbir yan etkisi olmadığı ispatlanmıştır), güvensiz olmasını gerektirecek teorik bir neden bile yoktur! Zaten virüsler vücudumuza girdiğinde, bırakın sadece mızrak proteinlerinin genlerini, bütün genomlarını vücut hücrelerimize enjekte ediyorlar ve hücrelerimizi kendi köleleri hâline getirerek kendi kopyalarını yaratmaya zorluyorlar! mRNA aşıları sadece mızrak proteinleriyle ilgili bilgileri "enjekte ediyor", dolayısıyla hücreleri enfekte edebilecek tam mekanizmayı içermiyor. Eğer insanlar gen enjeksiyonundan korkuyorlarsa, virüslerden korkmalılar, virüsün genomunun ufacık bir kısmını taşıyan mRNA aşılarından değil.
Ayrıca güvenlik konusunda da önlemler fevkalade işliyor: mRNA aşıları ilk çıktığında 16 yaş altına önerilmemişti mesela ve hamileler konusunda da bir süre beklenmişti. Neden? Çünkü bu tür facialardan derslerimizi aldık. Eğer elde veri yoksa, belli gruplara o aşı önerilmedi. Sonradan bu veriler geldi ve aşılar da yavaş yavaş o gruplara da önerilmeye başlandı. Bunları görmeksizin, gözü kulağı kapatıp "La la la olan biteni görmüyorum duymuyorum, tarihte bir noktada hata yapılmıştı demek ki şimdi de hata yapılacak." demek, yetişkin ve rasyonel bir yorum değil, çocukça bir itiraz.
Tıbbın Muhteşem Başarısı ve Thalidomide'in Günümüzdeki Durumu
Ayrıca bilime ve tıbba haksızlık etmeyin. Thalidomide faciası gibi facialar var, evet. Peki ya facia olmayıp da milyonların hayatını kurtaran kaç tedavi geliştirildi tıp tarihinde? Milyonlarca! Eğer bu açıdan bir analiz yapacak olursanız da, tıbbın %100 değilse bile pratik olarak onunla eşit derecede güvenli olduğunu görebilirsiniz. Arada hatalar olacaktır, insanlık bundan muaf değil. Ama ortada bariz bir veri veya kanıt yokken bu yönde çığırtkanlık yapmak, felaket tellallığının ötesinde, cehalete başvurma safsatasıdır ("Bilmediğimiz bir şeyler olabilir, demek ki iddiamız doğru." deme safsatası).
Bu arada, sahi, Thalidomide'e ne oldu? Günümüzde cüzzam, AIDS ve bazı kanser türlerinin tedavisinde kullanılmaya devam ediyor. Ama gebeyseniz, alınmıyor. İşte bu kadar! Yani bir ilacın bir felakete neden olmuş olması, o ilacı otomatik olarak "kötü" yapmıyor. Sadece belli durumlarda kullanımını dışlıyor - ki bu, her ilaç için geçerli. Thalidomide bile, toplamda hasar verdiğinden çok fayda sağlamış olabilir: "Felaket"in yaşandığı dönemde thalidomide, 10.000 civarı çocukta gelişim sorunlarına neden olmuştu (ve bu, kesinlikle kabul edilemez, asla olmaması gereken bir hataydı). COVID-19'da daha şimdiden 5 milyon kişinin öldüğünü hatırlamak gerekir ve aşı olmayanlar nedeniyle daha hızlı evrimleşen yeni varyantlar çocuklar ile gençler arasında yayılabilecek özellik kazanırsa, çocuk ölümleri de dikkate değer miktarda artabilir. Artmasa bile, mRNA aşısı kaç kişiyi öldürdü? Kaç kişide gelişim sorunlarına neden oldu? Şu ana kadar bunu yaptığı nedensel olarak gösterilebilen tek 1 vaka yok.
Hiç kimse, hiçbir teknolojinin %100 güvenli olduğunu iddia edemez; çünkü hiçbir teknoloji %100 güvenli değildir. Zaten olması da gerekmez. Önemli olan, bir teknolojinin, çözdüğü sorunun tehlikesinden kat kat güvenli olmasıdır. Ve mRNA aşıları böyle. COVID-19, mRNA aşılarından kat kat tehlikeli bir hastalık. Thalidomide, ölümcül bir hastalığı tedavi etmiyordu, gebelik semptomlarını (mide bulantısı gibi semptomları) baskılasın diye verilen bir ilaçtı. Sizce ölümcül bir salgınla mücadele ile, gebelik semptomlarından 1 tanesini hafifletmek eşit örnekler mi? Yılda 2, uzun vadede yılda 1 doz alınan bir aşıyla, her gün (bazen birden fazla kez) alınan bir ilaç bir mi?
Bu arada, "uzun dönem etkisini bilmediğimiz" diğer birçok teknolojiyi kullanıyoruz. Cep telefonlarının, bilgisayarların, modern arabaların mesela bebek gelişimi veya zihin üzerindeki etkilerini biliyor muyuz? Bu etkilerin 50 yıl sonra çıkmayacağını biliyor muyuz? Hayır. Ama cep telefonu, bilgisayar ve arabaları kullanıyoruz, çünkü teorik bilgilerimiz sayesinde bu tür teknolojilerinin sağlık riskinin çok düşük olduğunu biliyoruz. Öte yandan bu teknolojiler o kadar büyük problemleri çözüyor ki, risk analizinde üstte çıkıyorlar.
Sağlığınız İçin Aşı Olun!
Hangi aşıyı olursanız olun, tıp örgütleri tarafından onaylanmış aşılarınızı olun. Eğer kafanız rahat edecekse, mRNA-harici bir aşıyı olun. Ama unutmayın ki aşı karşıtlarının amacı sizi "iyi bir tedaviye veya aşıya yönlendirmek" değil, korkularınızı manipüle ederek kişisel çıkar sağlamak (örneğin takipçi kazanmak), "uyanmış" olduklarını sandıkları bir grubun aidiyet duygularını pekiştirmek ve halkı yanlış yönlendirmek. Zaten bu nedenle mRNA aşıları yerine başka aşılar önerildiğinde bu defa da "Çin aşısı" diyorlar, "Genel olarak COVID aşıları çok yeni, ne fark eder ne türden olduğu?" diyerek sizi ölüme itmeye devam ediyorlar. 4 milyar kişi aşı olsa (ki oldu), neden 5 milyar değil diye sorarlar. 5 milyar olsa, neden 6 milyar değil derler. %95 etkililik gösterilse, neden %100 değil derler. Riski %0.0001 olsa, neden %0.00001 değil diye sorarlar.
Çünkü bu tür sahtebilim fanatikleri, gerçeklerden değil, kaostan ve belirsizlikten beslenirler. Bu tür kitleler, biyolojik virüse ek olarak sosyolojik olarak mücadele edilmesi gereken "toplumsal parazitler" ve "hastalık yapıcı patojenler"dir. Tedavisi bilimdir, eğitimdir. Herhangi bir tıbbi uygulama konusunda endişe sahibi olmakta hiçbir problem yok, bilimsel konsensüsü yansıtma sorumluluğunu taşıyan bilim insanlarına ve anlatıcılarına sorar, işin bilimini öğrenebilirsiniz. Ama içinde bulunduğumuz kriz sırasında prim yapmaya çalışanlara kanıp, onların sesine ses katmak kabul edilebilir değil. Salgın yaşarken böyle bir lüksümüz yok.
Özetle, onaylanmış aşılar güvenlidir, aşılarınızı olun. Bunun aksini iddia eden kimseye kulak asmayın (spesifik bir sağlık sorununuz nedeniyle spesifik bir aşıyı olamayacağınızı söyleyen doktorunuz haricinde).
mRNA aşılarıyla ilgili bu videoyu izleyin ve bu yazımızı okuyun lütfen.