Sözü edilen ayrımı anlayabilmek için öncelikle, modern ve klasik kavramlarını açmak gereklidir. İlaveten modern siyasal oluşumu da tanımlamak lazımdır.
Buna göre, modern kelimesi, sanayi çağı olarak da adlandırılan bir dönemi kapsar. Bu dönem, bilgiye ulaşımda akıl ve gözlem yollarının ön plana çıktığı bir felsefi anlayış üzerine yükselir. Moderni, klasikten ayıran en önemli ayrım bilgiye ulaşma yöntemlerinden yani akıl ve gözlemin önem kazanmasından ileri gelir. Dolayısıyla da modern düşünce, rasyonalizm ve amprizm üzerine yükselmiştir.
Modern siyasal oluşum, dolayısıyla da modern toplum, klasik toplumdan, sanayileşmesi ile ayrılır. Sanayileşme, büyük şehir nüfusu demektir. Bu yepyeni sorunlar doğuracaktır. Modern siyasal düşünce de bu tarz yeni sorunlar ile uğraşan bir düşünce olarak eskilerden ayrılır. Bu yeni sorunları ise rasyonal ve ampirizm ile ele alır. Klasik olan da ise ne yüksek şehir nüfusu vardır ne de illa ki akılcı olmak zorunda olan bir felsefe mevcuttur.
Bu noktada önemli olan, modern öncesi dönemlerde de akıl yönü ağır basan düşünceler olabilir ama gerek şart değildir. Dogmatik yönü ağır basan, yüksek düzeyde ideolojik ve faydasız bir çok fikir de yönetime gelebilmiştir.