Evrende parçacık diye bir şey olduğunu zannetmiyorum. Sicim teorisi de kuantum fiziği de evreni alanlar olarak tanımlar ki bu da zaten madde etkileşimleri açısından elektromanyetik alanlara dayanır. Parçacık görmek parçacıkların gerçekten var olduğu anlamına da gelmez. Dalga parçacık ikiliği de bunu doğrular. 'Gözlendiğinde' eletkron dalga yapıdan çıkar ve (sadece) 'gözlem olarak' parçacık olarak görünür. Gerçekte durum yani gözlem olmadığında kuantum fiziğine göre ortada elektron olasılık dalgası yani kuantum elektromanyetik bir alan söz konusudur. Biraz daha açarsak elektron dalga halindeyken yaygın dağınık bir olasılık dalgası durumundadır ve bu dağınık olasılık kümesi içinde gözlem sonucuna göre elektron herhangi bir yerde var olup belirebilir. Yani gözlem yapıldığı anda bu olasılık dalgası tek bir duruma indirgenir elektron bize parçacık olarak görünür ve olasılık dalgasının bir noktasında konumu belirli hale gelmiş olur. Evren bu nedenle gerçekte ve gözlem henüz yapılmadığı anda biraz daha açarsak etkileşim henüz kurulmamış ise kuantum alanlar biçiminde silik ve belirsiz bir olasılık durumundadır. Ne zaman ki gözlem yapılır olasılıklardan biri 'seçilmiş' olur. Makro nesneler için ise durum kendi iç dinamik etkileşimleri ile sürekli bir dalga 'çökmüşlük' halindedir. Bu nedenle gece evinizin önünde bıraktığınız arabayı da sabah aynı yerde bulursunuz. Bunun anlamı da şu ki makro nesneler kendi iç etkileşimleri ile gerçekliğin belli bir formuna indirgeniyor ve çöküyor olabilir. Yani algıladığımız herşey gerçekte bir 'indirgenen gerçeklik' durumunda olabilecektir. İşin içine yani tüm bu denkleme bilincin ve bilinçli gözlemcinin etkisini katanlara girmiyorum. Bazı fizikçiler indirgenen gerçekliği bilincin girdiği etkileşime bağlıyorlar. Yani gerçekliği üreten şeyin algılanan biçimi ile bilinç olduğunu ve gerçekliği belli bir forma çöktürme işleminin asıl sebebinin bilinç yani canlı beyinlerinin (hayvanlar dahil) beyinlerinin sebep olduğunu düşünüyorlar. Peki gerçekte evren nasıl. Gerçekte evren tam bir kozmik enerji baloncuğu. Yani boşluk veya madde arasında gerçekte hiç bir ayrım yok. Evren parçalanamaz bir kuantum enerji dalgası ve alanı yapısında içindeki herşeyle birlikte ayrılamaz bir bütünlük halinde. Biz evreni yanlış algılıyoruz ve kısmen algıladığımız biçimi evrenin gerçek hali zannediyoruz. Oysa evrende boşluk veya madde arasında bir ayrım yok. Madde dediğimiz yapı uzay zamana yani evrene dahil ve bütünleşik bir yapıda. Madde bütünlüğü ancak evrenin dokusunun bütünlüğü ile var olabilir. Bu da demektir ki beyinlerimiz (ve özünde beyinlerimiz gibi elektromanyetik yapıda olan bedenlerimiz) bazı alanlarla etkileşime giriyor bazıları ile girmiyor ve bize algıladığımız gerçekliği bu şekilde sunuyor. Bu da bilinci denkleme dahil edenleri büyük ölçüde doğrulayan bir durum. İndirgenmiş gerçeklik zorunlu olarak bazı şeylerin ancak bazı şeylerle etkileşime girmesi demek zaten ki bu da tam olarak esasen madde/enerji yapıda olan elektromanyetik olarak evrenle etkileşimde bulunan beyinlerimizin (tüm sinir sistemimizin) yine elektromanyetik alanlarla etkileşime girerek algıladığımız gerçekliği algıladığımız biçimiyle bize sunabildigi anlamına gelir.
Bence sorunuza bu perspektiften bakarsanız elektromanyetik bir alanın manyetik bir alandan 'alan' olarak aslında farkı olmadığını ve evrende gerçekte parçacık diye birşeyin bulunmadığını bunun sadece renkler gibi bir ışık etkileşiminin sonucu ve ışık (gözlem) ilizyonu olduğunu kavramak mümkün diye düşünüyorum. [1]
Kaynaklar
- B. Greene. (2008). Evrenin Zarafeti. ISBN: 9789754034752.