Beynin işleyişinde kendisine gelen bilgiyi kendi hali hazır yerleşmiş veri tabanına ve yapısına göre değerlendirme durumu diyebileceğimiz bir durum vardır. Bu nedenle bir insanın bir konuda düşüncesinin değişmesi için zihninde daha köklü olan ve zihnindeki bilgi veya düşünce hiyararjisinde (bir nevi bilgilerin ve düşüncelerin zihinde kümelendirildiği veya sınıflandırıldığı beyin içi bilgi hiyerarjisi yapısı diyebilriz) daha üst konumlardaki yerleşmiş düşüncelerinin değiştirilmesi gerek. Bu yapılmadan muhtemelen asla o anda sizin söylediğinizin üzerinde etkisi olmayacaktır. Söylediğiniz şey duvara çarpmış gibi hiç bir şey ifade etmez. Öyle ki çok çok açık bir durumu dile getirmiş bile olsanız o kişi bunu gene de anlamaz veya göremez. Beyin bir nevi kendini yerleşmiş yapısı nedeniyle kapatmış durumdadır diyebiliriz bu duruma. Çünkü yerleşmiş bu düşünceler o kişinin düşünme biçimini, algılama şeklini belirler yani bu önceki yerleşmiş düşünce biçimi o kişinin değerlendirme kriterleri olarak referansı durumuna gelmiştir. Bu nedenle manipülasyonu düzeltmek için uzun süreli bir değişim dönüşüm süreci gerekir diyebiliriz. Anlık bir etki doğurmak da yine benzer sebeplerle çok çok zordur insanlar üzerinde. Tabi işin bir de karşınızdakinin rasyonel bir yaklaşımı olup olmadığı kısmı var ki eğer karşınızdakinin çok katı dokunulmaz yerleşmiş tabuları ve dogmaları varsa işiniz çok daha zor. Rasyonel bir yaklaşımda olmayan kişiler neden sonuç ilişkileri ile düşünmek yerine genelde zihinlerine yerleşmiş kalıp düşüncelerle düşünür ve hareket ederler. Bu nedenle onlara ifade ettiğiniz şeyler ancak zihinlerindeki bu hazır düşüncelerine uygunluğu ölçüsünde etki edebilir. Buna uymayan şeyleri ise direk red etme eğilimi taşırlar.
Yine kişilerin kavramlara yüklediği öznel anlam sınırları da düşünce biçimini büyük ölçüde belirler. Özellikle kavramlar üzerinde sorgulama yapmayan ve kavramları 'kavram gelenekçiliği' (veya kavram veya algı şartlanması da denebilir) diyebilecegimiz şekilde etiketçi ve kalıp halinde zihnine yerleştirmiş kişilerin kavramların özünde temsil ettiği şeye inmek yerine, öznel sınırlar ve algılama biçimleri ile kavramları algılaması da düşünce biçimlerinin insanlar arasında çok değişmesine ve farklılaşmasına neden olan en önemli faktörlerden biridir. Söz gelimi bayrağı zihnine gelenekçi bir biçimde kutsal olarak yerleştirmiş birine rasyonel bir biçimde bayrağın sadece bir sembolden ibaret olduğunu , bayrağın değil onun sembol olarak temsil ettiği asıl şey olan bağımsızlığın önemli olduğunu anlatamazsınız. Bunu bu kisinin anlaması için herşeyden önce kendi zihnindeki kavramların ardında ne tür bir algılama biçimi olduğunu sorgulaması lazım. Bu da ancak bilinçle ve rasyonel bir yaklaşımla olabilir. Aksi halde o kişi asla gerçek öze erişemez ve düşüncelerini değiştiremez. Yine mesela nesnelerin renkleri denince algısındaki şartlanma ile nesnelerin gerçekten renkleri olduğunu kabul etmiş birine renklerin aslında nesnelere ait olmadığını, renkleri oluşturan şeyin ışık olduğunu anlatamazsınız.