Kuantum’un gözünü seveyim!
Bu Soru, insanlık tarihi kadar eski ve önemli bir soru. Ki iki farklı dünya bunun üzerine inşa olmuş hala…
İlki Bilime de kaynaklık eden maddi evren ve akıldaki izdüşümü olan diyalektik materyalist zemin , diğeri aklı başat kılan ve “toslasam da, içine düşsem de görmediğim duvar , çukur yoktur" diyen ve vesilesi sorgulanamayan, kuşku duyulamayan ve kanıtlanamayan inanç dünyasının kapılarını aralayan metafizik zemin.
Yıllarca bu ikisi arasındaki savaşta ve özellikle bilimin şimdilik izah edemediği her tür fenomen için ve sanki beş duyu organımız koskoca evreni anlama ve anlamlandırmaya yeterliymiş gibi bir ön kabul ile maddeyi önceleyenler çok zorluklar yaşadı. Çünkü karşıtları karşılarına hep 5 duyu artı 1 his ile dikildi.
Gözünü sevdiğim kuantum dünyası neyse ki son noktayı koydu. 1 Kuantum ve 5 duyu organı şeklinde…
Artık 5 duyumuz ile algılayamadığımızı da dolaylı olarak bu 5 duyu ile algılayabiliyor ve hislerimiz biraz daha akılcı ve bilimsel ki adına öngörü deniyor.
Özeti de şu: Evrene içkin ne var ise; önce fiziksel, sonra kimyasal, sonra biyolojik, sonra türevleri…
Maddeyi var olduğu için ve maddeyi algılayacak maddi aparatlara sahip olduğumuz için algılarız. Buna rağmen şimdilik algılayamadığımız ve belki de hiçbir zaman algılayamayacağımız maddeler (olgular) da var ve bu o maddelerin olmadığı anlamına gelmez, aksine algılama kapasitemizi aştığı anlamına gelir. Ki kuantum dünyasının söylediği tam da budur. Bu güne kadar yanılmadı. Yanılırsa, ki sanmam, bilgilerimi zevkle düzeltir, yenilerim. Sevgiyle…