Öncelikle sorudaki karşılaştırmanın hatasını anlamak gerekiyor. LGBT kişisel bir tercih değildir. Bunlar, cinsel yönelimdir. Tıpkı siyahi ya da beyaz olmanız, sarışın ya da kumral olmanız gibi biyolojik bir özelliktir.
Din ise kişisel bir tercihtir. Bu kişisel tercihler "kişisel" kaldığı, başkasının özgürlük alanına ya da ülkenin işlerine karışmadığı sürece bir zarar oluşturmaz. Laik devlet ise bu durumu denetler ve kontrol altında tutar. Kendi dinini öğrenmek isteyen kişiler Kuran kursu açılmasını talep edebilir. İncil kursu açılmasını isteyen de olabilir. Eğer yeterli sayıda o inançta olduğunu, kurs istediğini belirten kişi bulunuyorsa ve bu inanca sahip kişilerden yeterli kaynak elde edilmişse zaten açılır.
Suistimal ve sömürü konusuna gelecek olursak, eşcinsel kişiler arasında da gerek tecavüz gerekse çocukları suistimal eden kişiler olabilir. Tabii ki bu durum kişisel özgürlük sınırı dışına çıktığından kabul edilemez bir durumdur.
Tarikat ve cemaat gibi oluşumların ise konunun özünden oldukça saptığını görüyoruz. Eşcinsel kişiler arasında da "radikal"ler olabilse de tarikat oluşumlarının "radikal olmayan" tarafları da olduğunu düşünmek çok zor. İnançlı kişilerin inançlarının belirli kişilerin çıkarı doğrultusunda kullanılması, bunu "kişisel özgürlük" olmaktan çıkarıyor. Bu sebeple kişilerin ve inançlarının korunması ve suistimal edilmemesi için tarikat ve cemaat gibi oluşumların kaynaklarının, yapısının incelenmesi, gereken diğer önlemlerin alınması ve kapatılmaları gerekiyor.
Bu, özgürlüğe karşı bir durum değildir. Hoşgörü paradoksu gibi düşünün. Tam tersine, kişilerin ve inançlarının sömürülmesini engellemek ve devletin yapısını korumak için yapılması gerekendir.