Bu çelişkiyi çözmenin tek yolu uzay zamanın dokusunun yapısının çözülmesine bağlıdır. Çünkü kütle çekim etkisi uzay zaman dokusunda ortaya çıkmaktadır. Üstelik kütle çekim etkisi sanıldığı gibi sadece 'çekme' etkisi yapmaz aynı zamanda cisimlerin üzerinde de etkili olur ki uzay zaman dokusu ile birlikte uzay zaman dokusu ile bütünlük halinde olan cisimleri de doğal olarak büker. İşte bizler uzay zaman dokusundaki bu 'bükülme" dediğimiz durumun mikro seviyede ne olduğunu henüz tanımlamış değiliz. Bunu yapabilmemiz için öncelikle uzay zaman dokusunun ne olduğunu tanımlamamız ve çözmemiz gerek. Herşeyin olup bittiği, maddenin ortaya çıktığı ve madde ile bütünlük halinde bulunan bu dokunun ne olduğu tanımlanmadan evrene dair bildiğimiz herşey varsayımlara dayalı olacaktır. Herşeyin kaynağı olan bu dokunun kuantum fiziğindeki anlamını keşfetmek gerek. Özellikle burada şuna dikkat etmek gerekir ki uzay zaman ile cisimler arasında bir ayrım yoktur ve olmamalıdır. Bu bizim yaptığımız bir ayrımdır ancak bu evren için doğru bir ayrım değildir. Bu nedenle keşfedilen teori ne olursa olsun taşıması gereken en önemli özellik uzay zaman dokusunu ve cisimleri aynı temelde açıklayabilmesi gerekecektir. Bu konuda aslında es geçilse de en önemli teorilerden biri süper sicim teorisidir. Bu teori hem uzay zaman dokusunu hem de cisimleri veya maddeyi aynı temelde veya aynı kaynakla açıklar ki bunu herşeyin evrende uzay zaman dokusunu oluşturan süper küçük iplikçik benzeri yapılar olan sicimlerin titreşimlerinden oluştuğunu ortaya atarak yapar. Bu nedenle bahsettiğiniz çelişkinin nasıl çözüleceği esasen ortadadır ama uzay zaman dokusunun mikro seviyede yapısını keşfetmek hiç kolay bir iş değildir çünkü bu yapıyı oluşturan şey (parçacık veya sicim veya bir başka şey) mikro seviyede inanılmaz küçük boyutlardadır ki bunu gözlemleyecek teknolojiden şuan için fersah fersah uzağız.