İnsanın biri içinde, biri dışında olmak üzere iki gevezesi vardır. İlk geveze zihnimizdir ve durmaksızın konuşur; (kendisini) etiketler, yargılar, (kendisiyle) savaşır, bazen kendini över ve zihninde ki düşünceleri susturamazsın. İkinci geveze insanın içinde olsun dışından olsun konuştuğu dildir. O da tıpkı zihnimiz gibi konuşur, yargılar, savaşır, över, yerer, kısa bir an susar ve devam eder. Hatta belki de hiç susmaz.[1]
Konuştuğumuz dilin ya da sözcüklerin zekamızla zihnimizle ilgisi olmadığını ancak sonradan öğrendiğimiz dilin zekamız üzerinde etkisi olduğu belirtilir. Bana göre, zihnimiz çoğunlukla kendini irdelemekle meşguldür, dilimiz ise mütemadiyen başkalarının uğraşları konusunda görüş bildirir. Ayrıca sorunu diller örneğin Türk topluluklarında yaşamış bir bireyin Türkçe konuşması zekayla alakalı mıdır? açısından değerlendirirsek hayır bu doğduğun coğrafyanın etkisi olup o coğrafyaya asimile olman sonucu öğrenip konuştuğun dilin zekanla alakası yoktur. Zekan sadece asimile olduğun toplumda tıpkı bir sporcu bir insanın her idman sonrası adımlarını hızlandırması gibi her defasında sana yeni kelime kazandırır. Bunu zihninde tutman ve beyine konuşma komutu verildiğinde kelimeyi dile getirmen zekanla ilgilidir. İnsanlarda yaşadığı, doğduğu topluma adapte olarak beynin konuşacağı dili seçmesi için ana dil çevresel faktörler ile elde ediliyor. Ancak beyine sonradan dahil edilmek istenen dil beyinin broca alanını arttırıyor. Bireyin yaşı ilerledikçe bireyin beynindeki dil öğrenmede beyin hücreleri birbiriyle daha az bağlantı kurduğu araştırılmıştır. Yani dil öğrenmede zeka ve yaş etkileyici unsur olarak karşımıza çıkıyor. [2]
(Broca alanı veya Broca bölgesi insansı beynin ses üretimiyle bağlantılı işlevleri yürüten bir bölgesidir.)
İnsan beyninin konuşacağı dilini seçmesi veyahut algılaması 3 yaşındayken tamamlanır. Ayrıca dil gelişim cağından itibaren düşünce biçimimizi etkiler. Hatta bazı dilbilimcilere göre bir dili akıcı konuşmak için 10 bin kelime bilmek gerektiğini söylüyor.
Bazı görüşler sonradan öğrenilen dilin zekayla ilgili olduğunu tanımlansa da bu tezin karşıtı görüş de bulunur.
11 dil veyahut ötesinde dil bilen kişilere hiperpeliglot deniliyor. Bu insanlar bu kadar dil bildiği için halk tarafından zeki olarak tanımlansalar da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dil Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özgür Aydın 50 dil bilen Prof. Dr. Johan Vandewalle ile bir söyleyişi gerçekleştiriyor. Bu söyleyişi sonucunda da ''İnsanın sahip olduğu biyolojik temelli dil edinme aracının, zekâyla doğrudan bir bağlantısı olmadığını da belirten Prof. Dr. Aydın, "Yani daha ileri zekâya sahip insanlar daha gelişkin, daha düşük zekâya sahip insanlar daha verimsiz bir dil edinme aracına sahip değildir.'' Diyor. Yani konuştuğumuz ya da sonradan öğrendiğimiz dilin bir uğraşı olduğunu sporcu gibi sürekli kendimize bir şeyler katarak ilerlemeyle elde edileceğini söylüyor.[3]
Kaynaklar
- Seval Dönmez. Zihin Ve Dil: Insanın Iki Gevezesi. Alındığı Tarih: 11 Nisan 2023. Alındığı Yer: düşünbil portal | Arşiv Bağlantısı
- Özge Can Bakırlı. İkidillilikte Beyin Ve Zeka. Alındığı Tarih: 11 Nisan 2023. Alındığı Yer: Dergipark | Arşiv Bağlantısı
- Gülay Rıfat. Poliglot. Alındığı Tarih: 11 Nisan 2023. Alındığı Yer: INDEPENTED Türkçe | Arşiv Bağlantısı