Bu, bir türlü anlaşılamayan ve üzerine dönen tartışmaların çoğunlukla yanlış bir pencereden süregittiği bir konu.
Bakınız size ilginç bir tanım vereceğim. Garip ama aslında her tür sanat dalı için geçerli olan bir tanım. Bir filmin, sanat eseri olup olmadığını nasıl anlar ya da tanımlarsınız? Şöyle: "Bir filmin, başka bir sanata dönüştürülemeyen kısmı, sinemanın sanat olduğu noktadır." Resim, heykel, mimari, tiyatro, dans vs. hepsinde geçerli bu. Tüm sanatların başka bir sanata dönüştürülemeyen kısmı, o sanatın kendine has olan yani asıl sanat olan kısmıdır.
Bu yaklaşıma göre bir edebiyat eseri, sinemaya dönüştürülemez zaten. Bunun anlaşılması lazım. Neden 7 sanat var? Çünkü ancak bu 7 anlatım biçiminin tamamen kendine has ve başka bir sanatta karşılaşılamayan anlatım dinamikleri var. Bir eser, başka bir sanatta başka bir şey olur. Aynısı olmaz, olamaz ve daha güzeli aynısı olmak zorunda değildir. O, kendi anlatım dinamikleri içerisinde iyi ya da kötüdür.
Buradan hareketle de hiç bir film, romanın yerini tutmaz. Tutması gerekmez, böyle bir yükümlülüğü yoktur. Siz bir romanı çok seviyorsunuz ve onun filmi mi yapıldı? İzlemeyin. Çünkü o sevdiğiniz romanı perdede/ekranda göremeyeceksiniz. Bu kesin. Tarihteki, iyi olarak kabul edilen edebiyat uyarlamaları, romana çok sadık oldukları için iyi değillerdir. Sanatlar arası geçişlerde sadakat, iyilik kıstası değildir. Bu nedenle de herhangi bir uyarlamadan, aslına sadık olmasının beklenmesi haksızlıktır. Ama herkes bunu bekliyor. Bir uyarlama, aslına sadık olmayınca kötü olarak nitelendiriliyor. Bu yanlış. Çünkü uyarlamanın böyle bir yükümlülüğü yok.
Çok fazla örnek verebiliriz. Stehpen King'in Shining romanını Kubrick uyarladı. Romanla birçok açıdan farklı. Ama film mükemmel. Stephen King, Kubrick için romanımı mahvetti falan dedi. Gitti kendisi romana sadık bir film çekti, kendisinin çektiği film berbat. Ne oldu şimdi?
Örnek çok. Yüzüklerin Efendisi romana sadık ve çok iyi, evet. Ama iyi olmasının sebebi sadakat değil. Sinemanın anlatım özelliklerine göre çok iyi bir film olması.
Herhangi bir uyarlama, kaynak eseri sadece bir çıkış noktası olarak kullanır. Bu hep böyledir. Onun öyküsünü, karakterlerini, duygusunu alır ve onu başka bir şeye dönüştürür. James Bond kitapta gayet ciddi, gerilimli ve sürükleyici bir eserdir. Sinemada ise mizahi, ironik, eğlenceli bir filmdir. Ne oldu şimdi? Kötü mü oldu? Hayır. Uyarlandı. Yorumlandı.
Sorunuza gelince: Kitaplar filme dönüşmeli mi? Evet. Dönüşmeli. Çünkü sinema da bir anlatı, edebiyat da. Tiyatro da öyle. Sinema filmlerinin tiyatro uyarlamaları da var, (12 Kızgın Adam, Dolores Claiborne) çizgi roman uyarlamaları da var, (Star Wars) oyun uyarlamaları da var (Alien, Matrix, Terminatör) tüm anlatılar birbirinden beslenir. Tüm sanatlar birbirinden beslenir ama hiç biri, kaynak esere sadık olmak zorunda değildir. Ona kendi yorumunu katabilen ve o sanatın anlatım özellikleri iyi kullanabilenler iyi olarak kabul edilmelidir. Kaynağa illa sadık olanlar değil.
Umarım açıklayıcı olmuştur. Sağlıcakla.[1]
Kaynaklar
- Süreyya Çakır. Sinema-Edebiyat Ilişkisi. Alındığı Tarih: 28 Aralık 2023. Alındığı Yer: Dergi Park | Arşiv Bağlantısı