Kişilik, basitçe "bir bireye ait anıların tamamıdır" diyebiliriz. Çünkü kişilik o bireyin deneyimlerine göre şekillenir. O deneyimler ise beyinde gerçekleşen kimyasal faaliyetler ile kayıt altına alınır.[2] Bu durumda "kişilik, bireyin yaşam süreci içerisinde oluşur ve şekillenir" denebilir.
Tabi "kalıtımsal hafıza" denen olayın da bir etkisi olabilir, ancak bu olgunun insanlarda işlevsel olup olmadığı hala kesin değil. [1]
Peki kişilik özellikleri insan davranışlarını nasıl etkiler?
Bunun sebebini anlayabilmek için ise öncelikle beynin nasıl çalıştığına biraz değinmek lazım.
Beynin nasıl çalıştığını, daha doğrusu bilincin nasıl oluştuğunu hala tam olarak çözememiş olsak da olayın fizik sınırları içinde gerçekleştiğine şüphe yok. Basitçe nöronlar, çeşitli duyu organlarından gelen elektrik sinyallerini iletmek ile görevli. Bu sinyaller beyine ulaştığında da aynı şekilde aktarılıyor. Ve her geçtiği nöron üzerinde bir iz bırakıyor. Bu izler sinyal tekrarladıkça bıraktığı iz daha da belirginleşiyor. Bu sayede de anılar oluşuyor.
Dopamin gibi nörotransmitter moleküllerin rolü burada ortaya çıkıyor. Bu "kayıt" işlemi sırasında bu kimyasallar sinyallerin bıraktıkları izleri güçlendirebiliyor. Aynı zamanda bu kimyasallar vücudun farklı tepkiler vermesine de sebep oluyor. Çünkü bu kimyasallar nesiller boyu evrimleşerek beli olaylara karşılık salınmış, aç kaldığımızda hissettiğimiz duygu gibi. Yani bu kimyasallar belli vücut fonksiyonlarının birer sonucu, ve her birey doğumdan başlayarak bu kimyasalların yarattığı etkilerin (kaç, savaş, seviş, uyu, vb) ne anlama geldiğini yavaş yavaş öğreniyor.
Biraz daha irdelemek için açlık örneğine dönelim. Diyelim ki gene çok aç olduğumuz bir an, annemiz çok güzel bir yemek yapıyor. O an salgılanan kimyasallar ile beraber beyne işleniyor. Bir süre sonra olay tekrar ediyor. Gene beyne işleniyor. Yıllar sonra gene çok acıktığımızda aynı kimyasallar o anıları tetikliyor. Ve o yemek en sevdiğimiz yemek oluyor. Kişiliğin bir parçası ortaya çıkıyor.
Tabi buradaki tek olay bu değil, bu kayıt annene olan sevgin gibi şeylerle de ilişkileniyor, karmaşık bir ağa bağlanıyor. Bu ağın bir yerinden tutup çektiğinde diğer anılar da geliyor. Çünkü her anı bir ya da birden fazla olaya, nesneye, kişiye belli duygular (yani o duygulara karşılık gelen kimyasallar) ile bağlı. O yüzden kimyasalları tetikleyen olay geçmişte kalmış olsa da çağrılan hafıza o kimyasalın da o an tekrar salgılanmasına sebep oluyor.
Kaynaklar
- D. Treffert. Genetic Memory: How We Know Things We Never Learned. (28 Ocak 2015). Alındığı Tarih: 27 Nisan 2023. Alındığı Yer: Scientific American Blog Network | Arşiv Bağlantısı
- C. M. Tyng, et al. (2017). The Influences Of Emotion On Learning And Memory. Frontiers in Psychology. doi: 10.3389/fpsyg.2017.01454. | Arşiv Bağlantısı