Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Rahmi Aydoğan
Üye 2 gün önce 9 Cevap
13

Ödüllü Soru Kendi kimliğimizi gerçekten kendimiz mi inşa ediyoruz, yoksa toplumun bize verdiği rolleri mi oynuyoruz?

“ben” dediğimiz şey, özgün varoluşumuzun sonucu mu, yoksa toplum, aile, kültür ve ideolojiler tarafından şekillendirilmiş bir illüzyon mu? Eğer özgürce kendimizi yaratıyorsak, neden kimliklerimiz bu kadar öngörülebilir? Eğer toplumun bize biçtiği rolleri oynuyorsak, “özgür irade” var mı? Kendin olduğunu sandığın şeyin ne kadarı gerçekten sensin?
1,004 görüntülenme
Kendi kimliğimizi gerçekten kendimiz mi inşa ediyoruz, yoksa toplumun bize verdiği rolleri mi oynuyoruz?
Kendi kimliğimizi gerçekten kendimiz mi inşa ediyoruz, yoksa toplumun bize verdiği rolleri mi oynuyoruz?
Cevap Ver 25K UP
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
9 Cevap
Rastgele Biri
Rastgele Biri
47K UP
kendi fikrim 2 gün önce

toplum elbette etkiliyor karakterimizi maalesef ancak sadece toplum belirliyor demek saçma. aynı toplumda aynı ailede büyüyen ikizler birbirlerine genetik olarak aşırı yakın olmalarına hatta çogunlukla liseye kadar hatta bazen lisede üniverstede bile aynı okulda aynı sınıfta olan çok fazla ikiz tanıdım bu kadar ortaklığa ragmen karakterlerinde farklılıklar mevcuttu . Sadece o da degil televizyonda da yarısmaya katılan ikiz insanları görüyoruz birbirinden asırı farklı olanlarıda gördük . kısacası karakteri toplum etkilsede tamamen belirlemez .En basitinden toplumun çoğu müslüman ve bu şekilde devam etsede dinsizler artıyor sadece toplum belirleseydi artış olmazdı ama topumdan alakasız da diyemeyiz . bence bir kisinin büyüdüğü ilçe /mahalle (yani o kisinin bulunduğu toplum ) ve onu büyüten ailesi kisinin karakterine genelleme yaparsak çogunlukla tahmini olarak yarı yarı etki edebilir belki daha fazla . ama bu etki kisiden kisiye değisir kimisini daha az kimsiini daha fazla etkiler kimisine etkisi yok deneck kadar az olur kimisi ise karkateri tamamen şekillendirilmis denilebilecek kadar etkilenmiş olur . yani etki oranı kişiden kisiye değişir .

fakat bence karakteri etkiyeln en önemli şeylerden biride genetik olabilir .çünkü

zeka genetiğe bağlı ve zekası baya farklı olan insanların karakterleride baya farklı oluyor mesela zeka engelli bir insan maalesef normal bir insan karakterinde olmayabilir . kötüyü iyiyi ayırt edemeyebilir .

Tüm Reklamları Kapat

ve bu degisir . duygu desek oda gene kalple değil beyinle ilgili olduğu ortaya cıktı kısaca genetik oldukça etkili .

genel olarak insanların karakterini etkileyen özellikler

1) büyüdüğü ülke /şehir /semt/mahalle (yani kişinin yetiştiği toplum )

2) onu büyüten anne babanın büyüdügü ülke/ şehir /semt

Tüm Reklamları Kapat

3) onu büyüten ailenin kişisel özellikleri

4) genetik

5) çocukken rol model alabileceği ögretmen komşu ve yakın arkadaşlarının karakterlerinden de etkilenebilir

6)psikolojik sorunlar ve yaşadıkları olaylar (özellikle çocuklen yaşadıkları )

7) sosyal medya , televizyon programları , diziler , filmler vb de karaktere etki edebilir(özellikle çocukken veya gençken takip edilen izlenenler )

bu ve bunun gibi etmenler insanların karakterine etki edebilir

4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 1 gün önce

Belki de cevap evrimimizdedir!

Ağaçtan ovaya, küçük gruplardan topluluklara, konar göçerlikten yerleşik yaşama ve ötesi…

Bugün evrimin tepesindeyiz. Bunu borçlu olduğumuz şey sosyal varlık oluşumuz, yani toplumsallığımız, yani otaklaşmacı doğamız.

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi soru soralım, ki bizi bugünlere taşıyan en önemli itici güç bu: Soru sormak…

1. Bu bir aradalık bizim özgür irademizin bir izdüşümü müdür? Hem evet hem hayır…

2. Bu bir aradalık bir zorunluluk mudur? Hem evet hem hayır…

Ve aslında ikisinin nihai cevabı aynıdır. Doğanın dayatması, bunun kavranması ve bu kavrayışın zorunluluğu gönüllülüğe evirmesi. Buna zorunluluğun kavranması ya da daha bilindik bir ifade ile gönüllülük ya da soruya yönelik olarak özgür irade deniyor.

Tüm Reklamları Kapat

3. Peki, evrenimizde gerçekten bunun dışında, hele ki canlılar için, her şeyden bağımsız bir özgür irade var mıdır? Hem evet hem hayır. Neye nereden ve nasıl baktığımıza bağlıdır.

Temelde bizi bu günlere getiren ve hayatta tutup yarına taşıma derdi ile donanmış genetik kodlarımız var. Bunun üstüne ve zamanla ve yine bu genetik kodların “iyi ki” dediğimiz bu dayatması sonucu hasbelkader bir bilince sahip olmuşuz ve düşünün ki bu bilinç bir yol ayırımında.

Ya başına buyruk , hem de genetik kodlara dahi meydan okuyanından ve onlar kim ki diyen ve sanki bilinç bunların üzerine inşa olmamış ve varlığını ve sürdürülebilirliğini onlara borçlu değilmiş gibi bir “özgür irade” ; ya da bunları bilince çıkaran ve bindiği dalı kestiği an onu var eden hayati damarları da keseceğinin farkına varan ve kıçı ile inatlaşanın altına yapacağını bilen bir yerden, bu genetik kodlara sadık fakat daha bir terbiye eden ( salt hayvani boyutu ile yetinmeyen, üstüne estetik, aşk, sanat, felsefe, tercih, feda vb. türe özgü ve toplumsallığın kazandırdığı (kültürel evrim) nitel sıçramalar gibi) bir özgür irade.

Bir zinciri zincir yapan halkalarıdır elbette . Halkalar olmadan zincir olmaz fakat zincir olmadan da halkaların hükmü olmaz.

Burada belki de soracağımız asıl soru şu: Biz misali halkaların zincir oluşturmadan var olma şansı ya da en çarpıcı ifadesi ile halka olma özelliklerini ve varlıklarını koruma şansı var mı? Tabi ki yok ve bunun özgür irade ile de alakası yok. Genetik, kimya, biyoloji ve nihayetinde fizik yasaları böyle emrediyor ve biz bunun üstünde değiliz.

Şayet doğamız bu ise, doğamıza sadakat neden iradesizlik olsun ki.

Aksine özgür irademizi var edip sürdürecek olan bedensel (maddi) alt yapıyı imha pahasına iradeyi, temel kimyasal, biyolojik ve fiziksel ham maddesinden (temelinden) koparıp dolayısı ile özgür iradeyi tümden yok etmek iradesizliğin ta kendisi değil midir?

Ve evet bu çerçevede kendi kimliğimizi kendimiz inşa ederiz fakat başına buyruk değil, bu kimliği var eden öncül süreçleri inkar veya yadsıma ile hiç değil. Aksine kabul ve rıza ile zorunluluğu kavrayıp gönüllülüğe evirerek, ki bunu karan ve bu bireysel özgür iradeleri aynı potada eritip harmanlayan, aynı zamanda bizleri bugüne kadar sırtında taşıyan katarın adı ile. O toplumdur.

Ve evet bu minvalde de toplum aynı zamanda birden fazla özgür iradenin, ortak menfaat üst kümesindeki alt kesişim kümesidir. Bu kümede her tür felsefe, ideoloji, kültür, kimlik ve nicesi vardır. Geriye kalan ve sadece bize özgü olarak toplumun da kabul ettiği ve üst küme payına düşen şey ise çok azdır: Bireysel zevklerimiz ve tercihlerimiz ve yine aynı yasalara fakat daha esnek şekli ile tabi. Yani toplumca zorunlu ortaklığa temelde aykırı olmayan, binilen dalı kesmeyen, kabul edilebilir hoş görü sınırları içinde…

Belki de özgür iradeyi, çerçevesini de bilimsel temelde çizerek tanımlamak gerekir.

Tüm Reklamları Kapat

Özgür irade; sınırsızlık, sonsuzluk, mutlak bağımsızlık ön kabulleri ile dilediğimizi yapma veya yapmama tercihi değildir. Ki içerdiği yasaları aşkın olan evren bile buna “cüret” edemez. Çünkü her ne kadar aşkın olsa bile içerdiği yasaların ta kendisidir.

Özgür irade; bizi biz yapan her şeyin toplamı olduğumuzu, onları aşkın olmadığımızı, bu şeylerin varlığımızı ortadan kaldırmayacak oranla sınırlı olarak esneyebileceğini bilerek, esnemenin sunduğu seçenekler arasından tercih yapabilme cüreti ve cesaretidir.

Bunun dışında bir özgür irade tanımı daha var. Fakat o artık bilimin ötesine delalet eder ki, üstünü kazıdığınızda aslında ezeli ve ebedi bir teslimiyet çıkar. Sevgiyle...

4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Muhammed Sevgin
Sanayçıyım 2 gün önce

"Ben" dediğimz şey bir çok etkenin etkisi altındadır ancak her etken her bireyin hayatında aynı düzeyde etki etmez.

Yani; Bence bu, bireye özgü psikolojik durumunu anlamak için sorulabilecek güzel bir soru.

Tüm Reklamları Kapat

3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Nusret Kağan Bilen
Philosociosophialogist :) 20 saat önce

Bireyin toplum gibi bir gerçek karşısında gerçekten özgür bir iradeye sahip olup olmadığı fikrinin ortaya çıkardığı tartışmayı hep sevmişimdir. Ben bu tartışmada hep iki uçta da dengeli bir şekilde kalmayı tavsiye ediyor olsam da toplumun sahnesinde oynatılan show'un bir parçası olduğumuz fikrine daha yakın hissediyorum.

Toplum üzerine biraz düşündüğümüzde aslında bize yaşamımız hakkındaki en temel şeyleri öğrettiğini görürüz, fark etmesi basittir. Belki tam karşılığını sunmayacak ama ne diyelim; saçını taramak veya yolda yürürken kaldırımdan yürümek gibi şeyleri biz kendimiz yine baştan keşfetmedik değil mi? Sanki bu bilgiler hep bizde varlardı gibidir. En basitinden sahip olunan belli bir dilin varlığı bile buna örnek olabilir. Ancak sadece bunlarla da kalmayıp tüm hayatımızı yönettiğinin farkına varılmaz genelde.

Kimliğimiz ve benliğimiz, varoluşumuzun ilk saniyesinden itibaren bizim tercihimize bırakılan bir şey değil zaten. Toplum daha doğumumuzdan hatta öncesinden bile bizim adımıza birçok şeye karar veriyor. Milletimiz, dinimiz, ırkımız, mezhebimiz, sınıfımız ve hatta ismimiz vb. Tabiki de bunlardan bazılarına sonradan müdahale etmek, değiştirmek mümkün olsa da bu müdahale hatta müdahale eğilimi bile bizim elimizde olan bir şey değil maalesef. Toplum öyle bir şeyki sanki perdelerin arkasından bizi kontrol eden bir çift el var ve biz ise o sahnede oynatılan kuklaların ta kendisiyiz. Günlük hayatımızdan tutun gerçekleştierdiğimiz en sofistike faaliyetimiz bile toplumun bize uygulattığı bir şey aslında. Bir düşünün sizin şimdiye kadar sahip olduğunuz düşünceler size kim tarafından verildi? Siz neden dolayı bu düşüncelere sahipsiniz? İçinde yaşadığımız toplumun bizlere dayattığı normlar, aslında ne kadar küçük ve sınırlı bir alan bırakıyor özgür iradeye? Her düşüncemiz, her hareketimiz, bilinçaltımızda toplum tarafından şekillendirilmiş bir yankıdan başka bir şey değil. Gerçekten düşündüğümüzü zannediyoruz ama aslında düşüncelerimizin ne kadarı bizim? Belki kafanızın içindekileri düşünen özne siz olduğunuz için size ait gibi gelebilirler ama gerçekte o sahiplendiğiniz düşünceler toplumun size fısıldadığı seslerden, bilinçaltınızın size uyguladığı oyunlardan ibaret.

Tüm Reklamları Kapat

Herkesin "ben" dediği şey, gerçekte ne kadar kendisine ait olabilir ki? Kendimizi özgürce inşa ettiğimizi mi sanıyoruz? Yalan! Oysa ki, toplum denen devasa yapı tarafından zihinlerimize işlenmiş kalıplardan başka bir şey değiliz. Bize biçilmiş rolleri ve kimlikleri adım adım, öylesine farkında olmadan üstleniyoruz ki. Gerçekten özgür müyüz, yoksa sadece toplumun şekillendirdiği, rolünü oynayan kuklalardan mı ibaretiz? Ben söyleyeyim: "Ben" diye bir şey yok; "sen" hiç olmadın bile. Var olan telk şey "toplum" ve kuklaları sadece. Özgürlük dediğin şey belki de sahnedeki oyunun ismidir kim bilir?

Herhangi bir konuda özgürce karar vermek, herhangi bir fikri savunmak, tüm bunlar toplumun onayladığı, kabul ettiği sınırlar içinde kalıyor. Bir birey olarak kendimize ait bir düşünce üretmek, cesaret edebileceğimiz bir şey mi? Hayır. Çünkü her hareketimiz, her tutumumuz, toplum tarafından gözlemleniyor ve üzerine bir etiket yapıştırılıyor. Ve bu etiketler, özümüzde kendimizi bulmamızı engelliyor. Evet, hayatımızda "özgür irade" diye bir şey varmış gibi görünebilir. Ancak bu tamamen bir yalandan ibaret. Gerçekten özgür irade olsa kimliklerimiz bu kadar öngörülebilir, bu kadar sıradan olur muydu? Bize dayatılan kurallar, kimlik kalıpları, ideolojiler ve kültürel kodlar arasında boğulmuşken, özgürlükten bahsedebilmek ne kadar anlamsız. Özgürlük, toplumun yalnızca kölesi olan bir insan için bir fanteziden başka bir şey değildir. Bize en başından beri verilen kimlikleri kabul ettiğimizde; biz "ben" olduğumuzu düşünürken, aslında bir başkasının bizlere biçtiği role bürünmekteyiz. İstediğimiz kalıbı reddedebiliriz, istediğimiz düşünceyi savunabiliriz, istediğimiz fikre katılabiliriz evet ama bunları yapmamızı sağlayan veyahut bunları yapmamıza izin veren bir toplum her zaman orada bekliyor olacak. Bu dünyada kendi kimliğini inşa ettiğini söyleyen her insan, aslında sadece toplumun varlığını meşrulaştırıyor. Toplumun ideolojilerini ve değerlerini kabul eden, onları içselleştiren bir insan; özgürlükten bahsedemez. Çünkü özgürlük, zaten toplumun dayattığı bu kimliklerden sıyrılabilmekle mümkün olurdu. Ama bir insan, tüm bu kalıplardan ne kadar kurtulabilir?

Peki ya bu özgürlüğü kabul ettiğimizde ne olur? İçsel bir çelişki yaşamaz mıyız? Kendimizi özgür hissettiğimizde aslında toplumun başka bir biçimde belirlediği "özgür insan" kimliğine bürünmüş olmuyor muyuz? Bu insan, "özgürlük" adına bir kimlik edinmişken, yine toplumun ve kültürün etkisi altında olmaz mı? O zaman sorumuz şöyle olur: Gerçekten özgürleşmiş miyiz, yoksa sadece toplumun bize sunduğu yeni bir kimlik mi edinmiş olduk? Eğer bir birey toplumun dayattıklarından sıyrılmış olsa ve kendince özgüleşmiş olsa bile bunu ona yaptıran yine toplumun ta kendisi olacaktır. O özgürleşme fikrini ve özgürlük algısını bile aslında ona sunan, aşılayan toplumdur ve bu yüzden de kişi asla özgür olamaz. Toplumun iradesi varken kişinin iradesi sığacak bir kabuk bulamaz kendine. Kişisel bir karara bağlı olmaksızın sahip olunan bir çıkmazdır bu.

Ayrıca biraz daha zorlarsak bu çıkmaz daha da derinleşir. Eğer bir insan bu toplumsal yapının etkisinden tam anlamıyla sıyrılmayı başarırsa, o zaman onu tanımlayacak bir dil ve kavramsal çerçeve (ki bunlar da toplumun sağladığı temel yapılar) bulmak zorlaşır. İnsan kendini tanımlayamaz, çünkü tanımlanacak bir "kimlik" yoktur. Eğer insan tüm bu dışsal etkilerden tamamen bağımsız bir varlık olabilseydi, o zaman ne "ben" ne de "kimlik" gibi kavramlar anlam taşımazdı. Bu durum da özne ile nesne arasındaki farkı bulanıklaştırarak, özgürlüğün tanımını yapmayı imkansız hale getirirdi.

Tüm Reklamları Kapat

Bir başka sorun da: bu çabaların nihayetinde tekrar bir norm haline gelmesidir. Toplum, başlangıçta bir norm oluşturur ve insanın buna karşı direnişi, zamanla başka bir normun, başka bir sosyal kabulün doğmasına sebep olur. Böylece bir özgürleşme hareketi, geçmişteki toplumsal yapının izleriyle şekillenir ve yine toplumun kendi mekanizmalarına hizmet eder. Bu da demektir ki, insan ne kadar özgürleşmeye çalışırsa çalışsın, sonuç olarak bu çaba toplumsal düzenin başka bir türü haline gelir. Bu karmaşa bizi şu noktaya getirir: Toplum, bireyin özgürlüğünü dahi kendisine ait bir meta olarak kullanmakta ve insanın varoluşunu şekillendiren her öğe aslında onun dışındaki güçler tarafından belirlenmektedir. Bireyin kendini inşa etme çabası, her ne kadar özgünlük gibi bir kavramı barındırsa da gerçekte toplumun sürekli döngüsel etkisinin bir parçasıdır. Ve bu döngüden çıkmak, hayatın her yönüyle çelişkili bir hal alır. Toplum burada neredeyse reddedilmesi imkansız bir Tanrı rolünü üstlenir.

Evet, işte şimdi en sert gerçeği söylemek gerekirse: "Ben" diye bir şey yok. O "ben" dediğimiz kavram, sadece toplumsal bir yanılsamadan ibaret. Herhangi bir bireyin varlık olarak kendisini tanımlayabilmesi için içsel bir özneye sahip olması gerekir, ama gerçekte ne içsel bir özne vardır ne de özgün bir kimlik. "Ben" dediğimiz şey, toplumun ve kültürün, zaman içinde ona biçtiği etiketlerin toplamıdır. Bu "benlik" diye sunduğumuz şey, sadece toplumun sürekli dayattığı rollerin bir karışımıdır. Her düşüncemiz, her hareketimiz, her tavrımız -hepsi- başkalarının bizlere biçtiği bir kalıbın içinde var olur. Gerçekte, hiç olmadık. Var olan tek şey toplumdur ve biz, onun köleleri olarak varlığımızı sürdürmekten ileriye geçemeyiz. Toplum, bizi her an yönlendiriyor, şekillendiriyor ve bize biçtiği kimliklerle bizleri var kılmaya çalışıyor. Bize ait zannettiğimiz her şey, aslında o toplumsal yapının bir yansımasıdır. Ne özgürüz ne de kendimiziz. Toplum için bizler sadece figüranlarız. Her adımımız, her düşüncemiz, toplumun bize dikte ettiği şeylerin ürünüdür. Bu, öylesine derin bir kontrol ki, bizi gerçekten biz yapan hiçbir şey yok.

Belki birer istisna olarak Camus'nün "Yabancı"sı veya Nietzsche'nin "übermensch"i kendilerine özgü birer benliğe sahip olabilirler. Belki de bu özgün kişilikler bu kalıpların dışında gerçekten özgür olabilirler. Veya bu kalıplara uyamayacak kadar tutsak da olabilirler. Ama size temin ederim her halükarda yine toplum galip gelecektir. Bu galibiyet dışlama ile de sonuçlanabilir içselleştirme ile de.

Her neyse. Sürekli farklı farklı anlatımlarla tekrara düşmeye gerek yok. Bu yüzden son bir kez özetlemek ve bitirmek istiyorum. Bu dünya içinde, özgürlüğün ve özgün kimliğin varlığını kabul etmek, sadece bir kandırmacadır. Gerçekten kendiniz olamazsınız, çünkü "kendiniz" olarak bildiğiniz şey, size dayatılan bir kimlikten başka bir şey değildir. Bu durumda da toplum, hayatınızın her noktasında sizi takip eden, sizi ezen bir zincirdir. Özgürlük diye bir şey yoktur. Sadece toplumun kölesi olmanın acı gerçeği vardır. Gerçek şu ki ben bile bu yazıyı yazarken özgür iradeye ve düşüncelere sahip değilim bunlar toplumun yazmamı istedikleri, kendimin değil. Hatta ben olsam ne yazardım onu bile bilmiyorum. Çünkü ben hiç var olmadım. Belki de tek gerçek varlık olarak toplumun kendi kendine konuşma stili budur. Belki de bunu yazarak kendini kendine açıklama gereği duymuştur kim bilir? Ne de olsa sahne onun bizler ise sadece illüzyon. :)

3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Mercan Yurdakul
Öğrenciyim 8 saat önce

Rolümüzü çevremize göre belirleriz. Genel olarak iyi, eğitimli bir çevremiz varsa Rolümüzü kendimiz belirleyebiliriz ancak çevremizdeki insanlar görece daha az eğitimli ya da onların istediklerini yapmamızı istiyorlar ve biz de karşı koyamıyorsak Rolümüzü toplum belirliyor demektir.

3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Nisan Yanmaz
Nisan Yanmaz
104K UP
21 yıllık yaşanmışlık 4 saat önce

bazı sağlık sorunları sebebiyle üniversiteye bu yıl yani 21 yaşımda başladım. doğduğum büyüdüğüm şehiri tercih etmedim sebebi tamda bu soru gerçekte kim olduğmu bulmaktı. ve birkaç aydır yeni bir yerde yalnız yaşamaya başlamış olmanın verdiği heyecan ve merakla şunu soyleyebilirim ki tamamen toplum bizi etkiliyor. ama içimizde olan kişi bazı minik seçme anlarında cesaret bulup çıkmaya çalışır ve sende ona izin verirsen zamanla kendin oluyor toplumun renklerinden biri oluyorsun. bence üniversite ya da evden çıkmanın faydası da burada kendi kişiliğimizi inşa ediyoruz. yine de %100 özgür irademizi kullanamıyoruz bence. çünkü sosyal varlık olmanın getirdiği yan etki arkadaş edinme kaygısı gibi bir çok sebep bizi baskılıyor olabilir.

3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close