Neden öyle olsun ki?
Kopyala yapıştır bir şeyin üstüne hiçbir şey eklememek demektir. Fakat işin ayrıntısına girildiğinde her kopyanın orjinali kadar kendi özelinde benzersiz olduğunu görebiliriz.
Bu konudaki temel yanılgı bence zaman meselesi ile ilgilidir. Neticede yapay zekaların sadece kopyala yapıştır işi ile iştigal edeceğini düşünmüyorum. Yoksa adı sadece yapay olur ve zeka ön niteliğini kaybeder.
İşin içine zeka girdiğinde yapılacak her kopyala yapıştır aynı zamanda uzun vadede beyazdan siyaha azar azar renk değişimi misali farkında olmadan ve her seferinde orijinal bir çıktı yaratır.
Bizim kültür dediğimiz şey bundan farklı mı ki? İlk taş tekerlek ile bugünkü dubleks lastikleri yana yana getirdiğimizde, yahut sümerlerin ilk yazısı ile bugünkü yazıyı yan yana koyduğumuzda arada dağlar kadar fark görürüz. Ancak tarihi geri sarıp ilk tekerleğin ve ilk yazının ikinci versiyonuna zum yaptığımızda aslında arka arkaya tekrar eden kopyalardan başka bir şey görmeyiz. Ve aslında biraz daha zum yaptığımızda , aynı nehirde iki defa yıkanamadığımız bir evrende kopya diye bir şeyin imkansız olduğunu da rahatlıkla görebiliriz diye akıl yürütüyorum.
Güven meselesi ise farklı şey. Bunu biraz da bizlerin yapay zekaları hangi donanımlarla donatacağı ve hangi amaçlarla kullanacağı belirler. Hinlik, zarar verme, yalan, dolan, güç ile baskılama, şiddet vb. şekilde programlanıp bu programlarını yapay olarak geliştirecek şekilde olurlarsa, bugün zaten türümüzden bunu bir yaşam trzı haline getirenlere karşı güven konusundaki tutumumuz ne ise yapay zekaya karşı da aynısı olur. Reddetme ve gerektiğinde direnme...