DANIŞAN DAĞLARI AŞAR!
“Kişilik bozukluğu anormal duygu, düşünce ve davranış kalıplarıyla karakterize olan uzun süreli bir psikolojik sağlık sorunudur. Genellikle ergenlik döneminde başlayan kişilik bozuklukları yaşamın ilerleyen yıllarında şiddetlenebilir.”
Burada karakter bozulmalarından kasıt nedir bilemiyorum. Hatta dönem dönem ahlaki kaygılarla uğraşmaktan da neyi kastettiğini bilemiyorum. Ancak kasıt “bu ben değilim” şeklindeki kendini kendine yabancılaşmış gibi hissetmek ise ve ergenlik döneminde isen bu son derece olağan. Ki zaten bu dönem kişiliğin git geller ile oturacağı düzlemi arayış dönemidir. Daha ötesi ise bu o dönemin sağlıklı bir şekilde geçirilmediğine ve devam edegelen bir süreç olduğuna işarettir.
Ancak bu bir süreklilik arzetmiş ise ve artık hayatımızın olağan akışını sekteye uğratacak bir seviyeye gelmiş ise durum ciddidir.
Ergenlik dönemine ilişkin önerim umutsuzluğa kapılmadan iç sesine kulak vermen. O sana kim olup kim olmadığını kıs bir süre sonra gösterecektir. Yalnız değilsin.
Ergenliğin de ötesine ilişkin önerim destek almana yöneliktir. Çünkü bu süreçte alınmayan destek karakter bozulması diye adlandırılan sürecin esas karakterin yerini almasına kadar gider.
Daha ötesi için kesinlikle profesyonel bir yardım ve devamında tedavi en akla yatkın olanıdır. Çünkü bu aşamada kişinin gerçekte kim olduğu, gerçek kişiliğinin ne olduğu bilgisi muğlaklaşır.
Soruya gelince: dönem dönem ifadesi bir sürekliliğin olmadığını ifade eder. Burada sadece tahmin yürütebiliriz. Yoğun duygusal bir yaşanmışlık, kendini kabul ettirmede yetersizlik vb. Bana kalsa yine de profesyonel bir danışmanlık hiç de fena olmaz.
Felsefecilerin arayışına gelince: Felsefeciler yaşamı uçlarda sürdüren aklın sevgililerdir. Bazen sevilen (akıl) sevildiği oranda filozofa teveccüh göstermez, bazen teveccüh gösterir fakat zaman onay vermez, bazen zaman onay verir fakat mekan uygun değildir.
Felsefecilerin üç yakası olur ve bu üç yakayı bir araya getirmek bazen cidden imkansız olur. Bunu kabullenmeyen felsefeciler bir müddet sonra kendine döner ve iç muhasebe neticesinde , arzuladıkları toplumun arzuladıkları bireylerini kendileri hayali olarak var eder ve onlarla sohbete girişir.
Burada bir kişilik veya karakter bozulmasından değil ancak bir arayıştan, zihinde tasarlananın , koşulların, zamanın ve mekanın uygun olmadığı dönemlerde, hayali kişi, zaman ve mekan yaratılarak aklın sunusu ( zihinde tasarlanalar) pratikte sınanır.
Bunu en fazla yapan felsefecilerin başında antik İranlı (ACEM VEYA PERS) düşünür ZERDÜŞT ve öğretisinin müdavimi ve aynı zamanda bu öğretinin kitabının ( böyle buyurdu Zerdüşt) yazarı Friedrich Nietzsche’dir.
Böyle bir sorun yaşayınca biz ne yapıyoruz:
“Ne kadar bilirsen hey dost bilene danış
Danışan dağları aşar mı aşar
Danışmadan yol açıksa bir kişi
Yorulup yollarda şaşar mı şaşar.”
Atalar pek yanılmaz. Sevgiyle…
Kaynaklar
-
Prof. Dr. Özcan Köknel. Kaygidan Mutluluğa Kişilik. ISBN: 9789754051001. Yayınevi: ALTIN KİTAPLAR. sf: 431.