[1]
Şöyle bir tehlikesi vardır. Karadeniz ülkemizdeki en dalgalı denizlerden bir tanesi. Nedeni ise ortakuşakta yer alamızın ve gerek sibirya gerek ise izlanda yüksek basınç alanın karadenizden geçerken (rüzgarlar) dalgalanma yapması ve dalgalı gün sayısının çoğunlukta olmasıdır.
Dalgalı bir deniz zaten üstten gelen dalganın insana vurmasıyla az çapta bir tehlike yaratır. Lakin asıl sıkıntı ve tehlike çeken akıntı veya rip akıntısı da denen dalganın sahile vurduktan sonra geriden gelen dalganın etkisiyle suyun üst tarafta ilerler iken alt taraftan gerilemesidir(resesyonu).
Bu akıntı insanı farkında olmayacak derecede çeker ve yavaş yavaş (eşik sistemi) ile çektiği için de beynimizin duruma alışmasını sağlayarak kıyıdan çok da açıldığınızın farkına varmamanızı ortaya çıkarır.
Dalgaların kıyıya vurduğu yerlerde sahilin geniş olduğunu, daha kumsal olduğunu yani taşları kazdığını ve parçaladığını zaten biliyoruz. Lakin her dalga kıyıya ulaşamıyor. Denizde kırılan dalgalar denizin bazı bölgelerinde de aşındırma yaparak ortamı ortalamadan fazla derinliğe ulaştırabilir. Yani kısa ömürlü çukurlar oluşturur. Akıntıdan kaynaklı su zaten bulanıktır ve görmeden bu çukura basarsanız bir boğulma durumu yaşayabilirsiniz. Ortamda can kurtaran olsa veya sizlere yakın yüzen kişiler olsa dahi dalgaların etkisi ile sizlere ulaşması daha zor olacaktır. Kaldı ki bu durumda sizlere ve sizleri kurtarmaya gelen kişilere kramp girme ihtimalini saymıyorum bile.
O yüzden en iyisi dalgaları günler denize girmemek, girersek çok açılmamak ve dubaları geçmemektir...
Rahmetli dedem derdi ki, suyun ve ateşin şakası olmaz. Bunlarla şaka da yapılmaz.
Herşey bilmek ve tedbilirle başlar...