Hiçbir şey. Çünkü uzattığınız kamera sizin perspektifinizden karadeliğin içine asla düşmezdi. Olay ufkuna yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır, yaklaşırdı; dolayısıyla karadeliğin muazzam kütleçekim kuvveti altında deneyimlediği zamanlar yavaşlar, yavaşlar, yavaşlardı ve olay ufkuna dokunduğu anda zaman sizin perspektifinizden onun için dururdu. Sonrasındaysa ondan saçılan ışık, karadeliğin etkisiyle zamanla solar, solar, solar ve nihayet hiçliğe karışırdı.
Bir diğer deyişle, karadeliğin içine bir cisim gönderip de o cismin olay ufkunu geçtiğini görüp sonra veri almaya devam edemezdiniz, çünkü cisim olay ufkunu asla geçemezdi.
Ha, tabii gönderdiğiniz kameranın kendi perspektifinden, kamera hiçbir şey olmamış gibi olay ufkunu geçer (o sırada farklı hiçbir şey deneyimlemez), eğer ki karadeliğiniz büyük ve dönüyorsa karadeliğin içine doğru tatlı tatlı yolculuğuna devam eder, nihayetinde spagettileşip kuarklarına kadar ayrılırdı. Yine, bu sırada dışarıya hiçbir bilgi gönderemezdi, çünkü içeriden gönderdiği sinyallerin hiçbiri olay ufkuna veya dışına ulaşamazdı. Gerçekçi bir senaryoda ya kablo kuvvetler dolayısıyla kopardı ya da uzay gemisi de kablonun geri kalanıyla birlikte karadeliğin içine çekilirdi (ama kablo boyunca sinyal akışı olamazdı).
Ve böyle bir şey klasik dünya algılarımıza tamamen ters gelse, bu deneyimlerin her ikisi de diğeri kadar gerçek. Biri diğerinden daha gerçek, biri daha doğru olan deneyim diye bir şey yok. İkisi de gerçek.