İlk başta evrimsel süreçle bir ilgisi varmış gibi görülse de en azından bana göre insanın biyolojik evrimiyle pek bir alakası yok. Daha çok sosyal ve psikolojik değişimlerle alakası olduğunu düşünüyorum. Aslında bakarsanız bu sorunun cevabını bulmak için çok da geçmişe gitmemize gerek yok. 1900'lü yılların başında yayımlanan bir çok dergide reklam amaçlı, bunlar genelde ağda, traş bıçağı ve çeşitli epilasyon araçlarının reklamları oluyordu, insan vücudun çeşitli yerlerinde bulunan tüylerin kötü göründüğü algısı yartılmaya başlandı. Ve bu bölgelerde var olan tüyler üzerinde bir güzellik-çirkinlik algısı oluşturulmaya başkandı. Bir nevi insanların güzellik algısıyla oynayıp, reklam amaçlı da olsa psikososyal bir değişime yol açıldığından bahsedebiliriz. Gelişen teknoloji ve haberleşme araçlarının bu görüşleri yaymasıyla da 20. Yüzyılın ilk çeyreği bitmeden insanlar, özellikle kadınlar, vücutlarının bazı bölgelerinde bulunan tüylerin kötü görüntüye yol açtığını düşünmeye başlamış ve bunları "istenmeyen tüyler" ilan etmişlerdi. Zamanla bu kavram oturdu ve bütün dünya için kabul gören bir norm haline geldi. Reklam ve pazarlama insanların algılarıyla oynamış ve bir anlamda bazı düşüncelerinin evrilmesine yol açmıştı. Bu örnekten yola çıkarak reklamcılık, algı yönetimi ve manipülasyon yöntemlerinin kitleleri kontrol etmekte ve yönlendirmekte ne kadar önemli olduğunu görebiliriz. Reklamcılığın bu kadar ilerlemesinin ve belki de kitleleri kontrol edebilecek seviyeye gelmesinin en önemli aktörü olarak, aynı zaman da Freud'un da yeğeni olan, Edward Bernays'ı gösterebiliriz. Kendisi ve reklamcılık hakkında daha fazla bilgi edinmek için şu makaleyi okuyabilirsiniz.
https://dusunbil.com/freudun-yegeni-bernays-ve-reklamcilik-guvensizlik-duygumuz-nasil-alinip-satilir/
Kaynaklar
- Yazar Yok. Reklamcılık. (29 Haziran 2019). Alındığı Tarih: 29 Haziran 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı