Carl Jung’un gölge arketipi aslında bizim bilinçaltımızda bastırdığımız çoğu zaman kabul etmek istemediğimiz yönlerimizi simgeliyor. Bunlar genelde zayıflıklarımız, bastırdığımız isteklerimiz ya da yüzleşmekten çekindiğimiz içgüdülerimiz. Jung’a göre bu gölge taraflarımızı sürekli bastırdıkça, bu bastırılmış hisler daha da yıkıcı hale geliyor; kişisel hayatımızda nevroz gibi psikolojik sorunlara, insan ilişkilerinde anlamsız düşmanlıklara hatta büyük toplumsal çatışmalara kadar uzanan sorunlara yol açabiliyor.
Gölgeyle yüzleşmek kişinin kendini tam olarak tanıyabilmesi ve kendine daha dengeli bir bakış açısı kazandırabilmesi için önemli. Gölgeyi kabul etmek ve onu hayatımıza dahil etmek potansiyelimizi keşfetmemizi sağlıyor ve daha özgün, gerçek bir benlik oluşturmamıza katkıda bulunuyor. Jung aslında bu gölgede gizli, güçlü bir enerji olduğunu ve bu enerji bilinçli olarak yüzeye çıktığında, insanın hayatına daha sağlıklı bir şekilde yön verebileceğini söylüyor. Araştırdığım kadarıyla bunları söyleyebilirim.[1][2][3][4][5]
Kaynaklar
- I. Benyamini. (2023). Lacan And Jung (1): The Threatening Affinity. Lacan and the Biblical Ethics of Psychoanalysis, sf: 101-130. doi: 10.1007/978-3-031-39969-5_5. | Arşiv Bağlantısı
- D. J. Wilde. (2011). Shadow Archetypes. Jung’s Personality Theory Quantified, sf: 81-93. doi: 10.1007/978-0-85729-100-4_8. | Arşiv Bağlantısı
- S. A. Diamond. (2010). Shadow. Encyclopedia of Psychology and Religion, sf: 836-838. doi: 10.1007/978-0-387-71802-6_635. | Arşiv Bağlantısı
- J. Merchant. (2020). Shadow. Encyclopedia of Personality and Individual Differences, sf: 4924-4927. doi: 10.1007/978-3-319-24612-3_1426. | Arşiv Bağlantısı
- Z. Kotzé. (2014). Jung, Individuation, And Moral Relativity In Qohelet 7:16–17. Journal of Religion and Health, sf: 511-519. doi: 10.1007/s10943-012-9655-0. | Arşiv Bağlantısı