Öncelikle bu kadar uzaklarda, dünya dışı yaşam değil, dünya dışı akıllı yaşam yani medeniyetler arıyoruz. Aradığımız medeniyetler de belli bir seviyenin üzerinde olmalı, örneğin bronz çağındaki bir medeniyetin varlığını bile fark edemeyiz. Yani teknolojilerinin verdiği yapay etkileri atmosferlerinden veya uydularından anlayabilmeliyiz. Sadece yaşamın varlığını (bitkiler, hayvanlar veya bakteriler vb.) bu kadar uzaktan fark edebilecek enstrümanlara henüz sahip değiliz.
Dünya dışı akıllı yaşam arayışımız radyo teleskoplarının icadından beri devam ediyor. Aynı sorun o zamanda vardı. Mesafenin etkileri. Baktığımız mesafeler o kadar uzak ki, ışıkları bize gelene kadar belki de medeniyetleri hatta, güneş sistemleri bile yok olmuş olabilir. Ama bu bizim için önem arz etmiyor. Bir zamanlar orada olduklarını bilmek bize yeterli. Amacımız bulmak. İletişime geçmek değil.
Bize en yakın galaksi, Andromeda'dır. Yaklaşık 2,54 milyon ışık yılı uzaklıkta. Diyelim ki, orada bir medeniyet keşfettik, buradan bir sinyal göndersek "selam" diye, ışık hızında yol alan sinyal yaklaşık 2,54 milyon yıl sonra onlara ulaşırdı. Oradan cevap gelmesi yine bir o kadar sürerdir. Yani 5 milyon yıl aralıklı bir diyalog çok saçma olacağından, onları bulsak bile sadece izlemek ile yetiniriz.
JWST ise, yıllardır radyo teleskoplarının yaptığı işin aynısı yapıyor aslında, tek farkı, ışık spektrumundan faydalanması.