Bana kalırsa gerektirmemelidir. Evet, bazı Tanrı inançlarına göre Tanrı insanları ve evreni yarattı, ona "nimetler" verdi. (Hoş, aynı zamanda kötülük problemi de var ama onu geçelim. "Tanrı'nın vardır bir bildiği." diyelim. Aynı zamanda hem "kalp gözünü" kapatan hem de kapalı olduğu için yarattığını cezalandıran inançlar da var, ama onları da geçelim.)
Anlaşılması gereken en temel nokta şudur: Tanrı'nın insana nimetler vermesi, yaratması gibi düşünceler buna inananlara göre doğrudur. Ortada nesnel bir gerçeklik yoktur. Bazı inançlı kişiler, ortada sanki nesnel bir gerçek varmışçasına Tanrı için bir yargıda bulunmayan ya da Tanrı'ya inanmayanların "Tanrı'nın yarattığını bildikleri halde inanmadıklarını" sanmaktadır. Ancak Tanrı'ya inanan kişilerin de inanmadıkları durumlar mevcuttur. Bu durumda o kişiler, inanmadıkları durumlara (Örneğin Uçan Spagetti Canavarı'na) nankörlük mü yapmış olmaktadır? Hayır. Ortada nesnel bir gerçeklik olmadığından ve o durumlara inanma ihtiyaçları da olmadığından ya inanmıyorlar (o olasılığa sığınmıyorlar) ya da o konu ile ilgili bir yargıda bulunmuyorlar. Sonsuz olasılık varken Tanrı'ya inanlar "sonsuz-1" tane olasılığa nankörlük yapmıyorsa bunun 1 fazlasını yapanlar da nankörlük yapmış olmaz.
Tanrı'ya inanmayanlar için de durum budur. Ortada ne bir nankörlük ne inkar ne unutkanlık vardır. Sadece sorgulamak ve şüphecilik vardır. Ortada nesnel bir gerçeklik, bir kanıt bile yokken sırf sorguluyor veya şüpheci diye birini cezalandıran bir Tanrı inancına inanıyorsanız bilemem ama böyle yapan sonsuz inanç olabilir. Hepsine inanmak zorundasınız. Ama aynı zamanda inanamazsınız da. Bunlar Pascal'ın kumarının açtığı sorunlar aynı zamanda. Bana göre bilinmeyen olasılıklar söz konusu olduğunda o olasılıklara inanmak veya inanmamak ceza sebebi olamaz.