İntihar çok karmaşık ve hassas bir konudur. İntihar eden insanların biyolojik bir hata olduğunu söylemek doğru değildir. İntiharın birçok nedeni olabilir; bunlar arasında psikolojik, psikiyatrik, sosyal, biyolojik, genetik ve fiziksel faktörler sayılabilir. [1]
İntiharın evrimsel açıdan nasıl açıklanabileceği ise tartışmalı bir sorudur. Bazı araştırmacılar, intiharın bireyin yaşam kalitesini artırmak için bir adaptif mekanizma olabileceğini öne sürer; bazıları ise intiharın evrimsel bir avantaj sağlamadığını, sadece beyindeki kimyasal dengesizliklerin veya genetik yatkınlıkların bir sonucu olduğunu savunmaktadır. Bu konuda kesin bir cevap vermek zor olsa da intiharın önlenmesi için psikolojik destek ve tedavi hizmetlerinin önemli olduğu bilinmektedir.
1-) Adaptif Mekanizma Varsayımı: Bu görüşü savunan araştırmacılar, intiharın bireyin yaşam kalitesini artırmak için bir adaptif mekanizma olduğunu şu olgulara dayandırmaktadır:
İntihar; bireyin yaşamında karşılaştığı zorluklara, stres faktörlerine veya travmalara karşı bir baş etme yöntemi olarak görülebilir. Bu durumda bireyin acısını sonlandırmak ve yaşam kalitesini artırmak için bir seçenek olarak algılanabilir.
Bireyin yaşamında bir anlam veya amaç bulamadığı durumlarda yaşamın değerini yeniden kazanmak için bir araç olarak kullanılabilir. Böylece intihar, bireyin yaşamına yeni bir yön vermek ve yaşam kalitesini artırmak için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.
Kişinin kendini değersiz, yetersiz veya yalnız hissettiği durumlarda kendini ifade etmek veya dikkat çekmek için bir yol olarak işlev görebilir. Söz konusu senaryodaysa intihar, bireyin kendine güvenini artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmek için bir strateji olarak görülebilir.
Bu görüşün bazı eleştirileri de vardır. Örneğin; bu görüş intiharın sadece bireysel bir tercih olduğunu varsayar; ancak intiharın toplumsal, kültürel, ekonomik ve politik etkenlerini göz ardı eder. Ayrıca intiharın yaşam kalitesini artırdığını iddia eder; fakat intiharın geride kalanlara, topluma ve insanlığa verdiği zararı hesaba katmaz. Bu nedenle bu görüşün intiharın karmaşık doğasını tam olarak açıklamadığı söylenebilir. [2]
2-) Kimyasal Dengesizlikler: Beyindeki kimyasal dengesizliklerin intihara etkisi, depresyon gibi psikiyatrik bozuklukların bir nedeni veya sonucu olabilir. Beyindeki “nörotransmiter” denilen kimyasallar; duygu durum, motivasyon, uyku, iştah ve stresle ilgili işlevleri düzenler. Bu kimyasallarda bir dengesizlik olması kişinin kendini üzgün, umutsuz, değersiz veya çaresiz hissetmesine neden olabilir. Bu duygular, intihar düşünceleri veya girişimleri ile ilişkilidir.
Söz konusu durum, antidepresan ilaçların kullanımı ile de ilgilidir. Antidepresanlar; beyindeki serotonin, dopamin ve norepinefrin gibi nörotransmiterlerin seviyesini artırmayı amaçlar. Bu ilaçlar, depresyon belirtilerini azaltmaya ve intihar riskini düşürmeye yardımcı olabilir. Ancak bazı durumlarda antidepresanlar ters etki yapabilir ve intihara yönelme veya girişme, cinsel hayat bozuklukları, duyguların baskılanması ve uykusuzluk gibi yan etkilere neden olabilir. Bu nedenle antidepresan ilaçların doktor gözetiminde ve uygun dozda kullanılması önemlidir.
Beyindeki kimyasal dengesizliklerin intihara etkisi, kesin bir şekilde kanıtlanmış bir olgu değildir. Beyindeki kimyasal dengesizliklerin intiharın nedeni mi yoksa sonucu mu olduğu veya intiharın başka faktörlerle birlikte nasıl etkileştiği henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir. Ama beyindeki kimyasal dengesizliklerin intihara etkisi olduğu düşünülürse bu durumun tedavi edilebilir olduğu da unutulmamalıdır. İntihar düşünceleri veya girişimleri yaşayan kişilerin, psikolojik destek ve tedavi hizmetlerinden yararlanmaları hayat kurtarıcı olabilir. [3]
3-) Genetik Yatkınlıklar: Bu varsayıma göre intihar eğilimi, aile bireyleri arasında genetik olarak aktarılan bir özelliktir. Bu nedenle ailede intihar öyküsü olan kişilerin intihar riski daha yüksektir.
Genetik yatkınlıkların intihara etkisi, genetik çalışmalarla da araştırılmıştır. Bu çalışmalarda intihar ile ilişkili olabilecek bazı genler veya gen varyasyonları belirlenmeye çalışılmıştır. Örneğin; serotonin transporter (5-HTT) geni, intihar ile bağlantılı olduğu düşünülen bir gen olarak gösterilmiştir. Serotonin transporter geni, serotonin seviyesini etkileyen bir gen olarak bilinmektedir. Bu genin bazı varyantlarının depresyon ve intihar ile ilişkili olduğu bulunmuştur.
Bu varsayım da intiharın nedenini tam olarak açıklayamaz. İntihar sadece genetik faktörlerden değil; psikolojik, sosyal, kültürel ve çevresel faktörlerden de etkilenen çok boyutlu bir olgudur. Sonuç olarak intiharın önlenmesi için sadece genetik değil, tüm bu faktörlerin de dikkate alınması gerekmektedir. [4]
Kaynaklar
- David Robson. Dergi - İntihar Eğilimleri Ve Tedavi Yöntemleri | Bbc News Türkçe. (22 Eylül 2015). Alındığı Tarih: 3 Ocak 2024. Alındığı Yer: BBC News Türkçe | Arşiv Bağlantısı
- Nilgün Yılmaz. İntihar Dosyası Ii: Türkiye'de Intiharlar | Teyit. (26 Şubat 2020). Alındığı Tarih: 3 Ocak 2024. Alındığı Yer: Teyit | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Psikotik Bozukluklar Nelerdir? (Makale) | Khan Academy. Alındığı Tarih: 3 Ocak 2024. Alındığı Yer: Khan Academy | Arşiv Bağlantısı
- Martin Voracek, Lisa Mariella Loibl, et al. (2007). Genetics Of Suicide: A Systematic Review Of Twin Studies. Wiener klinische Wochenschrift. doi: 10.1007/s00508-007-0823-2. | Arşiv Bağlantısı