NPC (Non-Player Character) derken, bu ifadeyi öngörülebilen, monoton, toplumsal baskıya boyun eğmiş, bir yargı ve sorgulama mekanizması olmayan insanları tanımlamak için kullandığınızı varsayarak sorunuzu cevaplıyorum. Sorunuzu aşama aşama inceleyeceğim.
Öncelikle “insanların yarısından fazlası NPC” ifadesiyle başlamak istiyorum. Monoton olma, sorgulama yeteneğine sahip olmama, sıradan olma gibi özelliklerin çok sübjektif olduğunu düşünüyorum. Sizin örneğinizden gidelim, A kişisi hukuk fakültesinde okuyan biri olarak kendini NPC olmaktan çok uzak görüyor olabilir. A’nın, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme, toplumsal güvenliği ve adaleti sağlama veya en basitinden statü ve para gibi arzuları olabilir. Ancak B kişisi tüm bu arzuları özgünlükten uzak ve toplumsal baskının sınırları içerisinde doğmuş arzular olarak görebilir. A kişisi de B kişisi de öznel yargılara sahiptir, ikisi de haklı veya haksız değildir.
Elbette toplumda net bir şekilde görülebilir hiçbir şeyi sorgulamayan ve belli toplumsal kalıpların dışına çıkmayan insanlar mevcuttur. Ancak NPC dediğimiz zaman bahsettiğimiz diğer özellikleri de içinde barındırması gerekiyor. Bu da bu ifadeyi daha da öznelleştiriyor. Çünkü bana kalırsa “Sorgulayan birey kimdir?” sorusu bile düşündüğümüzden çok daha katmanlı ve kompleks bir soru, kaldı ki sıradanlık vs. gibi konulara değinelim. Bunlardan ötürü bence soru baştan hata veriyor, NPC diye adlandırdığımız kişiler nicel verilerle ölçülemez çünkü.
İnsanları basitleştirmek veya kategorize etmek yerine, bireysel özellikleri ve deneyimleri değerlendirmek daha anlamlı bir yaklaşım olur. İnsanların davranışları genellikle karmaşıktır ve birçok faktörden etkilenebilir, bu nedenle herkesi aynı kalıplar içine koymak genellikle adil veya doğru bir değerlendirme yöntemi değildir. Bana kalırsa her bireyin kendi benzersiz kişilik özellikleri, düşünce tarzları ve yaşam deneyimleri vardır. NPC ifadesi, insanların karmaşık ve çeşitli doğalarını basitleştirme eğiliminde olan bir genellemedir.
Sorunuzun ikinci aşamasına yani kimlik edinme mevzusuna ve bunun sebeplerine gelelim. “Basit bir sendrom hastalık” dışındaki söylediklerinize katılıyorum. İnsanlar, kendilerine toplumları tarafından değer verilen rolleri benimseme eğilimindedirler. Aynı zamanda belirli davranış kalıpları, evrimsel bir avantaj sağlıyorsa nesilden nesile aktarılabilir. Ancak sorunuzdan anladığım kadarıyla siz bunları son derece negatif durumlar olarak görüyorsunuz. Bu durumların insanın özünden çaldığını düşünüyorsunuz. Bu durumda önce insanın özünün ne olduğunu sorgulamak gerekir bence. Seçtiğimiz kimlik artık bizim kişiliğimiz değil midir?
Bu konuyla ilgili Lacan’ın Ayna Evresi teorisini incelemenizi tavsiye ederim, çok farklı bir bakış açısı getirecektir size.