Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Oğuzhan Orhan Baylan
Üye
3

İnsanların uykusu da evrimleşti mi?

Binlerce yıldır insanlar yerleşik hayatta yaşıyor bu yüzden de binlerce yıldır tehlikelerin çoğundan uzak. mesela bir köpek uyurken yanından geçerseniz köpek uyanır. atlar bu yüzden çoğunlukla ayakta uyuyorlar. insan tehlikelerden uzak diye uykusu da evrimleşti mi?
618 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
2 Cevap
Tuğba Özgün
Öğrenci

Los Angeles'ta bulunan University of Californiada bir sinirbilim profesörü olan Jerome Siegel'e göre, "uykunun faydalarını” tek tek saymak bile mümkün değildir. Nature Reviews Neuroscience dergisinde çıkan makalesinde Prof. Siegel, uykunun faydalarını arama araştırmalarının "yolundan çıktığını" belirtmektedir. Bunun sebebi olaraksa, bu araştırmaların hemen hemen tümünün şu ortak yanılgıya sahip olmasını gösterir: Uykunun bütün canlılarda tek bir kökenden geldiğini sanmak ve her canlıda aynı amaçla evrimleştiğini düşünmek... Az önce söylediğimizi hatırlayın: uykunun tarihi, Hayvanlar Âlemi olarak bildiğimiz taksonomik âlemin evrimsel geçmişinin oldukça derinlerine gömülü haldedir. Bu da bana (ve bu alanda uzman birçok diğer bilim insanına), uykunun ortak bir atada evrimleşip tüm torunlara aktarıldığı fikrini vermektedir. Evrimsel biyolojide buna sinapomorfi adı verilir. Yani evrimsel süreçte ortaya çıkan yeni bir özelliğin, o özelliğin çıktığı atadan evrimleşen tüm torunlara aktarılması olayı. Bu aktarım nedeniyle günümüzdeki (veya yok olmuş) canlılar arasındaki ortak karakterlere, özelliklere ve benzerliklere homoloji adı verilir. Homolog karakterler, canlıların ortak atalarından aldıkları, o atada evrimleşip torunlarına aktarılmış olan sinapomorfik özelliklerdir. Örneğin bir atın, bir ayının, bir kurbağanın, bir insanın, bir yarasanın, bir kartalın ve bir sincabın hepsinin kol (veya kanat) ve bacaklarındaki kemik düzeninin aynı sırayı takip etmesi (yukarıdan aşağı doğru “bir kemik, iki kemik, çok sayıda kemik ve parmak kemikleri” sırası) tesadüf değildir. Bu canlıların ortak atasında (denizlerden karaya çıkan ilk dört üyeli hayvanlarda) bu kemik düzeni evrimleştiği için, tüm torunlara da belli başlı değişimlerle birlikte bu düzen aktarılmıştır.

Ancak her birbirine benzeyen özellik, ortak atadan gelmiş olmak zorunda değildir. Yani her benzerlik, homolojik evrim değildir. Örneğin kuşların kanatları ve yarasaların kanatları yüzeysel olarak bakıldığında birbirine oldukça benzerdir. Ancak bu iki kanat, ortak bir atada evrimleşip de bu iki canlı grubuna aktarılmamıştır. Zira yarasalar memeli hayvanlardır ve memelilerin ortak atasında kanatlar yoktur. Hatta memeliler arasında kanatlar yaygın bile değildir! Kuşlar ise dinozorlardan evrimleşmiştir ve dinozorlarda da kanatlar yaygın değildir. Bu durumda olan, birbirinden bağımsız soy hatlarında, benzer çevre şartları ve evrimsel değişim baskıları altında, benzer özelliklerin ortaya çıkmasıdır. Buna, homoplazi adı verilir.

Tüm Reklamları Kapat

Homoplazik evrime bir diğer güzel örnek, deniz memelilerinin kuyruk ve yüzgeçleridir. Memeliler, ilk dört üyeli (tetrapod) canlıların denizlerden karalara çıkmasından milyonlarca yıl sonra, balıklardan evrimleşmiş olan amfibilerden evrimleşmiş olan sürüngenlerden evrimleşmiştir. Tüm memelilerin ortak atası, karalarda evrimleşmiştir. Ancak bu türlerden bir kısmı, okyanuslara yakın bölgelerde avlanan canlılardır ve bir süre sonra karaların fazlasıyla işgal edilmesi, okyanusları avcılardan kaçmak için iyi bir ekolojik sistem haline getirmiştir. Böylece bazı atasal karasal memeliler, denizel memelilere kademeli olarak evrimleşmiştir ve bu evrime dair eksiksiz sayılabilecek bir fosil dizisine sahibiz. Bu denize geri dönüş nedeniyle bu hayvanların kol ve bacakları (tetrapod atalarından aldıkları uzuvlar) yüzgeçlere evrimleşmiştir. Buna rağmen, halen kemik düzenleri karasal atalarınınkini birebir takip eder! Çünkü evrim, tüm özellikleri kökünden değiştirip, silip atamaz. Sadece değiştirebilir ve çok yavaş bir değişimle yeni özellikler yaratabilir veya var olanları çok yavaş bir şekilde yok edebilir. Örneğin birçok balina türünün vücudunda halen körelmiş halde arka bacak kemikleri bulunmaktadır! Bu kemikler hiçbir işe yaramaz, ancak vücutta öylece durur. Bunlar, karalardan denizlere dönüş sırasında yitirilen arka bacakların evriminin canlı örnekleridir.

İşte bu şekilde bağımsız soy hatlarında yaşanabilen benzer evrimsel değişimler, uykunun kökenleriyle ilgili de önemli bilgiler verebilir. Prof. Siegel’a göre uyku, çok büyük ihtimalle homoplazik bir evrim örneğidir. Yani evrimsel süreçte birden fazla canlı türünde uyku, birbirinden bağımsız olarak evrimleşmiştir. Bir diğer deyişle, tek bir ortak atada evrimleşip tüm torun türlere aktarılmasındansa, torun türlerde birbirinden bağımsız olarak evrimleşmiştir. Bu tür evrime, az önce örneklediğimiz gibi oldukça belirli (spesifik) örneklerde rastlayabiliyor olsak da, daha sıklıkla genel geçer olarak canlılara avantaj sağlayabilen özelliklerde rastlarız. Örneğin göz, evrimsel süreçte birden fazla defa, birbirinden bağımsız olarak evrimleşmiştir çünkü ışığa duyarlı olmak neredeyse her ortamda son derece avantajlıdır. Benzer şekilde uyku da, sağladığı çok sayıda avantajdan ötürü Evrim Ağacı üzerinde bağımsız şekilde, birden fazla defa evrimleşmiş olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Bunun arkasında yatan en temel sebep, uykunun birçok farklı hayvanda farklı şekillerde karşımıza çıkmasıdır. Örneğin az önce bahsettiğimiz kemik düzeni, belli başlı farklılıkları içerse de son derece net bir şekilde benzerdir (hatta evrimsel biyolojide buna korunmuş karakterler adı verilir). Ancak uyku söz konusu olduğunda, çok farklı türde uyuma biçimleri ve döngüleri görmek mümkündür. Science dergisinin bilimsel incelemeler ve bloglar köşesinde yazan Greg Miller, Dr. Siegel’ın makalesindeki tespitleri şöyle maddelendiriyor:

Büyük kahverengi yarasa, Dünya'da bilinen en uykucu hayvanlardan biridir. Bir günde 20 saatten fazla uyur. Öte yandan zürafalar, 4 saatten az uyurlar.

Göçmen kuşlar ve yeni doğan katil balinalar haftalarca uykusuz yaşayabilirler ve sonrasında bunu telafi etme ihtiyacı duymazlar.

[Detaylarını yazının ilerleyen kısımlarında anlatacağımız] REM uykusu, bütün karasal memelilerde gözlenmiştir; ancak yunus ve diğer denizel memelilerde yoktur. Ayrıca bütün kuşlarda da REM uykusu gözlenir; fakat sürüngenlerde, balıklarda ve amfibilerde yoktur.

İnsanlar yavaş-dalga uykusu sırasında daha fazla büyüme hormonu salgılarlar. Fareler ve köpekler uyanıkken daha fazla büyüme hormonu salgılarlar.

İnsanların ve farelerin erkekleri, REM uykusu sırasında ereksiyon olurlar. Erkek armadillolarda uyku sırasındaki ereksiyon, sadece REM-dışı zamanlarda gözlenir.

Bu farklılıklar uykunun, tek bir ortak atadan gelip sonradan farklı adaptasyonlarla değişmesindense, sanki birçok farklı dalda bağımsız olarak evrimleşmiş bir özellik olduğunu düşündürmektedir. Bu durumda şunu anlamamız gerekir: Eğer ki "Tüm uyku uyuyan canlıların uyku uyuyan ortak atası hangi türdür?" sorusu sorulacaksa, muhtemelen sorumuzun bir cevabı bulunamayacaktır. Çünkü çok büyük ihtimalle uyku, tek bir türde evrimleşip torun türlere aktarılmamıştır. Muhtemelen uyku, birden fazla noktada, birbirinden farklı dönemlerde evrimleşmiştir ve hatta kimi canlılarda evrimleşmesine rağmen sonradan kaybolmuş olabilir. Bu durum, her homoplazik evrim örneğinde olduğu gibi, evrimsel analizi oldukça zorlaştırmakta ve karmaşıklaştırmaktadır. Ancak üstesinden gelmek imkânsız değildir.

Bu sorunun üstesinden nasıl gelebiliriz? Prof. Siegel, uyuyan ilk canlıyı veya uykunun canlılar için evrensel olarak ortak faydasını araştırmak yerine, farklı canlıların neden kendilerine has şekilde uyuduklarını araştırmak gerektiğini savunmaktadır. Bu da çok kolay bir görev değildir; çünkü her türde uykunun işlevini ve biçimini anlamak eşit derecede basit değildir. Bazı türlerde uykunun neden evrimleştiğinin cevabı çok açıktır: Örneğin kahverengi yarasa, gün batımında, alacakaranlıkta uyanır. Çünkü besini olan güveler ve sivrisinekler en çok bu zaman aktiftir. Eğer yarasalar gündüz uyanacak olsaydı, avlanacağı yerde av olma ihtimali çok yüksek olurdu. Çünkü yarasaların avcılarının çoğu gündüz aktiftir. Dolayısıyla evrimsel süreçte bu av-avcı ilişkisi uyku düzeninin de kademeli olarak değişmesine ve günlük ışık döngüsüne bağlı olarak şekillenmesine neden olmuştur. Bu, bir nevi davranışsal evrim olarak da düşünülebilir. Çünkü evrimleşen sadece fiziksel özellikler ya da genler değil, bunların bir kombinasyonu ile çevre etkileşiminin sonucu olan davranışlardır da…

Tüm Reklamları Kapat

Bu noktadan sonra Prof. Siegel oldukça sıra dışı bir iddiada bulunur: ona göre uyku, Bitkiler Âlemi’nde ve Hayvanlar Âlemi’nde süreklilik halinde olan ve canlıların inaktif (etkisiz) oldukları bir durum olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünür. Bu inaktif dönemlerin evrimleşmiş olmasının nedeninin, bu uyku dönemlerinde canlının ihtiyacı olan bazı işlemlerin gerçekleştirilmesidir. Örneğin hayvanlarda belli davranışların düzenlenmesi, bitkilerde ise enerji harcamalarının düzenlenmesi bu süreçte olur. Bu nedenle Prof. Siegel, uykunun tanımını ve kapsamını genişleterek “düzenlenme işlemlerinin hızlandığı dönemler” haline getirir. Ona göre, bir akçaağacın yapraklarını döküp çıplak hale gelmesi, enerji kaynaklarını düzgün harcamanın bir sebebi olarak görülmelidir ve bir nevi "uyku halidir”. Dolayısıyla uykunun evrimini ve o canlıda veya atalarında nasıl evrimleştiğini anlayabilmenin tek yolu, o canlının "neden" ve "nasıl" uyuduğunu anlamaktan ve uyanık olduğunda neler yaptığını tespit etmekten geçer. İkisi arasındaki ilişki, size aradığınız cevapları verecektir.

Burada, akla şu soru da gelmektedir: Belki de uykuyu ve evrimini ters anlıyoruzdur? Belki uyku, en temelde bulunan, “taban davranışı” diyebileceğimiz veya "normal" olan durumdur? “Uyanıklık" ise, bu uyku halinde yapılan düzenlemelerin işleme konması sonucunda, canlının aktif olarak bazı davranışlar sergilediği dönemdir? Özellikle aktif hareket eden hayvanlarda bu makul bir açıklama olabilir. Hayvanlar geceleri belirli düzenleme faaliyetlerini yapıp, adeta “şarj olduktan” sonra bu şarjı çeşitli işleri (avlanma, kaçma, üreme, sığınak bulma, vb.) halletmek için harcıyor olabilirler. Dolayısıyla uyku uyanıklık halini kesen değil de, uyanıklık uyku halini kesen bir durum olabilir. Bu fikir, şu anda “çılgın bir spekülasyon” konumunda görülmelidir. Çünkü bunun güçlü bir iddia haline gelmesi için birçok açıklanması gereken nokta vardır. Dahası, bu iddia bazı evrimsel bilgilerimizle örtüşse de, bazı diğerleriyle çelişmektedir ve bu nedenle bilim camiası arasında pek geçerli bir görüş olarak üzerinde durulmamaktadır. Bu spekülasyonun en önemli eleştirilerinden biriyse, böyle bir varsayımda bulunmamızın pratik bir faydası olup olmayacağı noktasındadır. Yani temel davranış durumunun uyku mu, uyanıklık mı olduğu elbette temel algı ve kavrayış açısından önemli olacak olsa da, ikisi döngüler halinde bir arada bulunduğu için hangisinin daha temel bir durum olduğunun anlaşılması, araştırmaları doğrudan ve kökünden etkilemeyecektir.

Bıraktığım kaynağa bakmanı tavsiye ederim.

308 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Evrim Ağacı. (30 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 30 Eylül 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Ersals Krononot
Ersals Krononot
239K UP
Krononot⁸

Çevresel şartların etkisiyle genetik yapının değişmesi genel olarak epigenetiğin alanı. Bir türün çevresel şartlara bağlı genetik değişime uğraması türe ait bireylerin genellikle göremeyeceği zaman dilimlerinde gerçekleşmekte. Otörler, henüz mağaradaki ilk homosapiens in genetik yapısına sahip olduğumuzu, kendi oluşturduğumuz yapay şartlara uyumlanmaya bağlı oluşacak genetik değişiklikler için çok ama çok erken olduğu görüşünde. Bulgular, homo erectus un bizden çok daha uzun süre dünya üzerinde varlığını sürdürdüğünü göstermekte. Biz henüz bebek bir türüz dünya üzerinde. Yeni geldik ve burada ne yapacağımızı da bilmiyoruz, anlamaya çalışıyoruz.

Uyku düzeni de halen sirkadiyen ritme bağlı, RAM uyku sikluslarının olduğu bir süreç. Hatta bu durum, arada bir derin (RAM) uykudan çık, yüzeysel uykuya geç ki, olası bir tehlikeden haberdar ol demek şeklinde yorumlanmakta. Düzenli olarak derin uykudan çıkıyoruz gece boyunca. Bir çok kez bir yerden düşüyormuş hissiyle aniden uyanma durumları da, taşınmış bir refleks olarak ağaçlarda vakit geçiren öncüllerimizin korunma mekanizmalarının bir mirası olarak düşünülmekte. Sadece uyku düzeni değil, bütün biyoloji ve biyokimya tamamen mağara şartlarına uyumlu aslında. Biraz olsun derine inince karşımıza modern yaşama zıt fabrika ayarları çıkıyor. Sabah erken saatlerde adrenalin noradrenalin gibi stres hormonlarının, *avlan* emri halen devam etmekte. Günlük belli bir sayıda adım atma gerekliliği, en az 1 saatlik parasempatik mod a geçme zorunluluğu vs vs vs bir sürü fabrika ayarı halen tamamen mağara şartlarına göre kurulu ve işlemekte.

Tüm Reklamları Kapat

Tür olarak hala kendi ayarlarına uygun yaşamayan dünya üzerinde tekil bir organizmayız. Kendimizi akıllı zannetmeye meyilli, henüz ego kontrolünü standart düzeye bile ulaştıramamış gelişime muhtaç tüketici - yok edici bilinç düzeyindeyiz toplamda. Total bilinç seviyesi bu. Çünkü henüz yetişkin olamadık. Yetişkin olursak da ne yapacağımız tarafımızca meçhul.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close